Thursday, February 28, 2013

Günaydın....



Günaydın....
Bu gün aslında başka resimler yayınlayacaktım, dün akşam üzeri çekmiştim...Akşam yemeğe anne ve teyzem gelecekti, hazırlık yapayım diye yayınlayamamıştım..
Dışarısı soğuk olmasına rağmen balkonda Japon sobasını yaktık, keyifli bir yemek yedik...Aman balıklı bulaşık kalmasın diye yemek sonu her şeyi attım makineye, kahveyi ve fırında helvayı sonra getirdim...Kahve sohbeti uzadı, laf lafı açtı bir baktık bayağı geç olmuş, annemler döndüler, bizde hemen yattık...
Bu sabah kalktığımda masanın üzeri hala kahve fincanları, tatlı tabakları ile doluydu ( gördüğünüz gibi bayağı bir tembelimdir..) ama onların arasında da bu ikili duruyordu.. Daha sabah çayımı bile içmeden, boş tabaklar masanın diğer köşesine toplandı ve Mart ayının ilk günü - baharın ilk günü bu renkler Datça'dan sizlere ulaşsın diye uykulu uykulu fotoğraf çekildi....



Good Morning...
Actually I planned other photos for today's post that I took yesterday afternoon, but my mother and aunt came for dinner so I couldnt post them yesterday...
Although it was cold outside, we had a lovely fish dinner at the balcony thanks to our little stove.. After dinner I put all the dishes to the washer and then brought the coffee and halva cooked in the oven.. The conversation was lovely and long and when we realized that its quite late, I left the table as it was and went to sleep. This morning this two beauties were standing side by side at the messy table...By putting the dishes to the other side of the table, I rushed to my camera to bring these two great colors to you from Datca to celebrate the first day of March -first day of spring.... 




Wednesday, February 27, 2013

Kediler, Köpekler, Laleler, Saksılar vs....




Geçen yıl Migros'dan aldığım lale soğanları tek kelime ile harika çıkmıştı...Fazla nazlanmadan yeşillenmişler, ve sonrasında da büyüyen laleler inanılmaz uzun dayanarak güzellikleri ile bizi mest etmişlerdi... Geçen yıldan aldığım gazla bu yıl ne kadar boş saksı bulsam lale soğanı diktim, diktiğim de bayağı oldu...Uzun bekleyişin sonunda şimdiye kadar sadece bu saksıdakiler çiçeklendi ve ben dur hepsi çiçeğe bürünsün fotoğraflıyım diyene kadar, iki tanesi mefta oldu bile...

Ortada çekecek çok fazla lale olmayınca, iş kızlara düştü.. İç dekorasyon fotoğraflarına stilistlik yapanların verdiği en önemli ipuçlarından biri, fotoğrafta çiçek, kedi, köpek gibi canlı bir şeylerinde yer almasıdır...Çiçekler kolay, ya vazoyu ya saksıyı getirip koyuyorsun sessiz sakin poz veriyorlar ama iş kedi köpeğe gelince rüşvet gündeme geliyor..İlk iş bir parça sucuk yardımı ile Hera'yı koltuğun üzerine çıkarttım..Bir taraftan sucuk göster, bir taraftan kamera ayarlarını yapmaya çalış biraz oturdu, sıkılıp hemen firar etti...

Allahtan Hestia fotoğraf makinesine daha bir meraklı ve Hera'ya göre daha uzun süre sabit pozisyonda kalıyor...Onun rüşveti ise kucağa alınıp göbeğinin sevilmesi...Biraz sevdikten sonra bıraktığım pozisyonda biraz daha uzun kalıyor...

Last year my tulips were a great success. They grew very easiliy and tulips lasted a long time for us to enjoy their beauty.. Although I bought bulps from the very same place, this year they are a big dissapointment. It took them ages to grow and tulips lasted only 2 days. I have many pots full of bulps, but these are the only ones to show..

So when there is not much tulips to photograph, I took the advice of stylists and decided to use Hera and Hestia. Their tip is to use some living things like flowers or pets to add warmth to interior photos. Flowers are easy but when it comes to pets to pose for you, lots of bribes come to the scene.. First I start with Hera with a piece of her favorite sausage..Showing her the sausage with one hand and trying to do the manuel adjustment of camera was a very time consuming act and she runs out quickly..

Hestia is rather easier. If you give her a good dose of belly rub, she stays still long enough to take some photos.









Bu arada bilmem beyaz ahşap saksıma dikkat ettiniz mi??  Malum Datça'ya taşındığımızdan beri beyaz bir dönem geçiriyorum, burasıda çiçeksiz böceksiz olmuyor ama plastik saksılardan da nefret ediyorum..Balkonumun kenarına ise sıra sıra beyaz saksı dizmek istiyordum...Çözüm bizim marangoz Ali Usta'dan geldi. Önce istediğim boyutta saksılar yaptı sonrada sanayide yan komşusu olan tekne tamircisine , içini teknelerde kullanılan fiber ile kaplattı...Sonuçta dışarıya su sızdırmayan harika ahşap saksılara sahip oldum..

Bu arada runner'ımda yeni.. Özellikle peçete yapıştırma işlerini sevenlere Datça'dan harika bir internet adresi vereceğim.. www.pecete.org   Harika peçeteler, runnerlar ve daha bir sürü güzel şey sevgili ahşap boyama öğretmenim Ruth'un sitesinde...Datça ufak bir yer olduğu için pek çok şeyi bulmak çok zor ama gördüğünüz gibi peçete konusunda çok şanslıyız...   

I dont know if you pay attention to my flower pot made of wood..As you know I am in my white period and naturally I wanted white pots but not the much hated plastic types..Our dear carpenter Ali Usta found a solution last year..He made them from wood, painted them white and his neighbour boat repairer, covered their inside with a fiber used in boats..Now I have perfect water proof wood pots..

And the runner I used on the table is from Datca and from the internet site of my crafts teacher Ruth where you could find lovely runners, trays, napkins etc..Adress is www.pecete.org..



Sunday, February 24, 2013

Pink...




Toprak çiçeklerle güler.....



 Hatta gülmek ne kelime buralarda kahkahalar atıyor....

Well, to tell you the truth, here it is bursting into laughter.....






HERKESE PEMBE BİR HAFTA DİLERİM....

WİSH YOU ALL A PİNK WEEK....

DIY - Beyaz Dolap

Kendi yeğenimden ve arkadaşlarımın çocuklarından biliyorum, kız çocuklarının bir pembe dönemi vardır, her şeyi pembe isterler, baştan sona pembelere bürünürler. Bende bir süredir o hesap beyaz dönemimdeyim. Evde ne bulsam beyaza boyamaya çalışıyorum..Kare saksı ve balkondaki bu dolapta bu hafta başındaki son kurbanlarım...Aslında bu dolaba Turuncu Oda- Sibel'in tarifini verdiği chalk paint' i denemek istiyordum ama dayanamadım evdeki boyalarla boyayıverdim...Daha önceden İstanbul'da mutfağımdan duran bu İKEA dolaba beyaz vernik sürmüştüm. Buraya gelincede bahçe malzemelerini vırtı zırtıyı koyacağım bir masa-dolap lazım olunca O'da İstanbul'dan Datça'ya taşındı, yeni açık havada bir hayata başladı... 

I know from my niece and from my friend's daughters that all little girls go thru a pink period and they all adorn them with everything in pink..Just like them I am in my white period. For a while I am painting everything to white. My latest victims are these IKEA service table and square pot. Actually I wanted to try the chalk paint receipe of Turuncu Oda - Sibel for this project but as I already have some white paint at home, I went with it. This table was in my kitchen in İstanbul but when I needed something to put my gardening stuff here, he emigrated to Datca and started for a new life in the open air....



Bu arada gördüğünüz gibi ahşap boyama projelerimden biri olan bir tabureye de astar boya sürüldü, ilham bekleniyor ama tabii bu arada boş durmuyor çalışıyor... Boyadığım dolap nasıl oldu derseniz, gayet güzel oldu ama sanırım chalk paint uygulasaydım biraz daha dayanıklı olurdu. Dün bize temizliğe yardıma gelen hanım üzerinde hemen çizikler oluşturmuş..Ben tüh desemde, Sevgili, yaşasın eskimeye başlamış diye pek bir sevindi.. Bir de biliyorsunuz bizim eskimiş yıpranmış şeylere büyük bir ilgi ve alakamız var..

Ahşap boyama derslerinde de sevgili hocam Ruth ile baştan, benim boyayacağım her şey beyaz olacak ve eskitilmiş olacak diye pazarlık yaptım.. Alman disiplini ile boyadığımız her parçanın kusursuz olmasını istiyor Ruth...Ben de nasıl olsa eskiteceğim boş ver Ruth orda burda biraz fırça izi kalsa ne olur dedikçe, eskisin ama çok güzel bir şey eskisin diyor..Aslında ne kadar haklı. İşte bende bu dolabımı vernik üzerine su bazlı boya ile boyadığım için çabuk eskimeye başlayacak, ama çok güzel boyadığım için güzel bir şey eskiyecek.. 

As you see one of my other painting project, a stool painted with white primer is waiting for my muse to come for the completion. I think my table looks very good but I believe the paint could be much stable if I used chalk paint as there are already some sratches on it. But as we love everything old and distressed, hubby is so happy that it already started to age in couple days... 


 Recently I am attending to wood painting classes here, and with her inbred German dicipline our teacher Ruth wants our every piece to be perfect. As I want all my pieces painted  in white and distressed I am not particularly careful about not leaving any brush mark. When she points my faults, I am always telling her that whatever Ruth, soon I am going to distress it..but she tells me that, OK distress it but distress something in a good quality.. She is quite right actually.. So as I painted my table with water based paint on wax, and I belive it is going to distress in a very short time but I painted in such a good way that, it is going to look old but a quality piece....

Bu arada iki gün bizi perişan eden fırtınadan sonra Datça'da havalar yine bahara döndü. Aşağıdaki resmi de dün çektim. Neler oluyor derseniz sizi buraya alalım..

HERKESE İYİ PAZARLAR....


After two days of heavy storm, weather turned again to spring..I took this photo yesterday and if you wonder what is going on here please go here..

HAVE A GREAT SUNDAY.....


Friday, February 22, 2013

Portakal portakal...

Bir kaç gündür çiçekler, böcekler yayınlayıp, buralara bahar geldi diye bağırıp duruyorum ya, inanmayın şu anda Datça'da öyle bir fırtına var ki, burnumuzu kapıdan dışarı çıkaramıyoruz...Aslında balkonda çay kahve kitap yapıp, kabaran denizi seyretmenin tam zamanı...

As you know I keep saying that spring is here for the last couple days and showing you all kinds of flowers but believe me no more.. Today a really strong storm hit our small peninsula and we are forced to stay at home. Actually its a great time to enjoy the wild waves in the sea with a good book and a cup of tea from the balcony..




Hava şartlarından dolayı bugünün yapılacaklar listesinde bol bol tembellik ve 2-3 tane film seyretmek var.. Ama dün çok çalıştık..Sevgili bahçedeki beton yolu kırdı yerine yeni bir şey yaptı, bende balkondaki bir dolabı boyadım...Fotoğraflar fotoğraflamaz her iki tamamlanmış projede burada olacak...

Aslında her zaman sıkarım ama dün daha özel bir portakal suyu yapmaya çalıştım bizim çalışan ekibe..Çocukken kan portakalına bayılırdım, annemin pazardan aldıkları arasından bir tane çıksa, milli piyango çıkması gibi olurdu. Ama şimdi işler biraz daha kolay. Pazarda bir adam var, sattığı portakal hep kan portakalı çıkıyor, dolayısıyla normal sıkmalığın kilosunu 50 kuruşa alırken, bazen bir hovardalık yapıp basıyorum kilosuna 1 lirayı ve kan portakalı alıyorum..Dünde mandalinleri, greyfurtları ve normal portakalları sıktım, keyifle kan portakallarını kesmeye başladım ama kesiyorum kesiyorum hepsi normal çıkıyor...Bütün hayallerim suya düştü tabi ama pes etmedim illaki rengi farklı olsun diye içine vişne suyu ilave ettim...Sonuç bayağı bir domates suyunu andırdı ama tadı güzeldi...

Bu arada bardak niyetine boş hardal kavanozları kullanıldı ve kenarları ufalanmış tarçınlı akide şekerine batırıldı....


Because of the weather condition todays program includes lots of laziness and couple DVD in the house..But yesterday was qui te a productive day. Hubby broke the concrete wall in the garden and made something new while I was painting a garden table in the verandah... I will put both projects here as soon as I photographed them..

So for our working team I tried to prepare a special juice yesterday.. I dont know if there is a special name in English but I love red oranges which we call blood oranges here. Their red juice is my favorite since my childhood. So while I am paying something like 30cents/ kilo to normal oranges, their cost is double that price..So after squuezing all the tangerines, grapefruits and normal oranges I started to cut my blood oranges with great expectations...But alas...they did not turned to red yet..In order to hide my dissapointment I add some cherry juice to get the desired color..Although it looked like tomate juice, the taste was very good...

I used some old mustard jars and decorate them with  some crushed cinnamon candy and funny summer pipets...




Wednesday, February 20, 2013

Biraz daha Bahar....

Diyorum ya buralara bahar geldi....Bir önceki yazımda papatyalar vardı şimdide badem çiçekleri....Bu bahar aylarında beni idare edeceksiniz artık, etrafta öyle çok çiçek var ki hangisini çekeceğimi şaşırıyorum..

As I keep saying, spring is here... On my last post there were daisies, today almond flowers..In these spring months you have to excuse my flower fever...There are so many around, I dont know which one to photograph...




Dün baktım evin önündeki arazi pembe bir halıya bürünmüş..Aslında bu minik pembe çiçekler Mart ayında açardı ama bu yıl bahar daha erken gösterdi kendini. Bugünkü programımda da o mini mini pembe çiçekleri çekmek var..Dedim ya bu sıralar çiçeklerle biraz bayıltacağım sizi...

Yesterday I realized that the field in front of our house cevered with a pink carpet..Normally these tiny pink flowers bloom in March but this year, spring come earlier than usual. Today I am planning to photograph them... You will probably get tired of my flower photos but I cant help myself, they are so pretty..



Bunlarda balkonumuzdan görüntüler. Yaz kış en büyük zamanı burada geçiriyoruz..

And some shots from our verandah. We are spending most of our time here in all season...


Sunday, February 17, 2013

Daisies - Papatyalar




 Geçen gün Hera ile etrafta ekilmemiş tarlalara girip topladık bu papatyaları...Çiçek toplamak zaten burada bahar aylarının başlıca aktivitesi..Her yürüyüşte iyi kötü mutlaka bir şeyler toplayıp geliyoruz..Bu sefer topladıklarımızı annemin eski evinde bulduğum emaye bir kovaya yerleştirdim. Bir zamanlar bütün evlerde bu üçlü satılan kovalardan bulunurdu. İçinde un, şeker , pirinç vs saklanırdı..

Couple days ago we picked these daisies from the nearby fields  with Hera..Picking flowers is actually one of the main activities of this season..We are always coming back with something new from our daily walks..This time I put them in an enamel bucket, I found in the old house of mom. They used to sell them in sets of three for the storege of flour,sugar, rice etc..




Datça'lılar papatya'ya dallama diyorlar. Bu mevsimin en hoş yeşilliklerinden biri de dallama sapı.  Daha henüz çiçek açmamış körpe dallar toplanıp haşlanıyor. Üzerine zeytinyağ - limon suyu ikilisi ile harika bir salata oluyor. Gerçekten çok değişik bir lezzeti var. Ben çok seviyorum...

In Datca they called daisies as dallama. One of the best salads of this season is made from the fresh stems of daisies. After boiling, a simple olive oil and lemon juice salad dressing is perfect for this salad. It is really delicious and I love it..




Hava ara sıra Şubat ayında olduğunu hatırlasa da, gördüğünüz gibi artık buralara bahar geldi... Bu çiçekler tüm baharı özleyenlere...Dayanın az kaldı...

As you see spring is already here...and these flowers are for the ones who really miss spring.. Hang on, guys its almost here...

Saturday, February 16, 2013

Eskiler Alırım....

Nedense eskimiş, biraz paslanmış, yıpranmış şeylere pek bir meraklıyız....Geçenlerde bir dükkanda bu iki eski tabağı görünce adeta altın bulmuş gibi sevindim. İkisi neredeyse üç para, sanki birileri görse elimden kapacakmış gibi, kimselere göstermeden satın aldım, dünyalar benim oldu...

We love old, distressed and a bit rusty stuff a lot..Recently I found these two old plates in a store. It felt like I found gold pieces.. I paid almost nothing and were quite careful not to let anybody to see them, as if they could steal them when I was in the store..



Sevgili annem bu işe bir türlü akıl erdiremiyor...Üç yaz önce eskiciden kenarları cam altı boyama yapılmış eski bir ayna aldığımda dehşete düşmüştü. Hala önünden gelip geçerken şaşkınlıkla bakar, bir türlü alışamadı.. İki yıl kadar öncede ayıla bayıla aldığım eskitilmiş bir kuş kafesini, her gördüğünde boyamamı söyler durur.. Halbuki bilse biz yeni aldığımız bir dolu şeyi eskisin diye dışarıda bırakıyoruz...Sevgili yaz başından beri 2-3 gaz lambasını doğal yollarla eskitmeye çalışırken benimde yaz sonu aldığım bir grup toprak saksı yarı beline kadar bahçede gömülmüş eskimeyi bekliyor...

My dear mother is having quite difficult time in understanding our love to this kind of stuff.. 3 summers ago I bought a very old mirror. As a mirror it was useless but there was a beautiful painted glass frame ...It is still a mystery to her why a useless mirror occupies one of the best places at home.. At another time when I purchased an old bird cage with chipped paint, she strongly advised me to paint it..I dont know what she would think if she knows our habit of leaving some of our new stuff outside just to get the desired distressed affect. Since the end of summer hubby is trying to weather  couple gas lamps while I buried a set of my new pots to the garden..

 Mumlarımız ve şöminemiz yanarken de akşam keyfi böyle bir şey oluyor işte..Gördüğünüz gibi şömineye en yakın yer Hera'nın...  

This is how our house looks like at nights with the candles and the fire...As you see the best place is always belong to our Hera...

Thursday, February 14, 2013

Sevgililer'e



Bugüne fırtına ve soğuk bir hava ile başladık buralarda. Akdeniz bile koyu lacivertlere büründü, ama bugünün hatırına sıkı sıkı giyinip sabah kahvaltısından önce bu gülleri buldum. 

İlki sevgiliye....Geçenlerde bir yerde okudum. ''Birinin ilk aşkı olmak harika olabilir ama son aşkı olmak kusursuz ötesidir'' diye yazmış... Kusursuz ötesinin de ötesi her halde 16 yaşındaki ilk aşkınla, 26 yıl sonra tekrar karşılaşmak ve ona tekrar aşık olmaktır. Böylelikle ilk aşkı da , son aşkı da tek bir gül ile kurtarabilirsiniz :))

Diğer ikisi ise tabiki benim tüylü kızlarım Hera ve Hestia'ya..Onlarsız hayat tabiki olur du, hatta belki dahada rahat olurdu ama asla bu kadar sevgi dolu ve renkli olamazdı..



 We have started today with storm and cold weather, even the Mediterranean turned into a dark blue, but for the sake of today I ignored the weather and found these roses..

The first one is to the love of my life...Recently I read a quote somewhere. It says ''Being someone's first love maybe great but to be their last is beyond perfect'' Well beyond ,''beyond perfect'' could be falling in love for the first time at the age of 16 and  then falling in love again with the same man 26 years later.. As a side benefit you could save the day with a single rose for your first and last love :))

The other roses are for my fury girls Hera and Hestia..It is possible to have a life without them and it might be easier but definitely not full of love and colour as it is now...






Monday, February 11, 2013

Yeni Hafta



Bu sabah yağmurdan sonra denizin üzerinde kocaman bir gökkuşağı çıktı..Güzel bir hafta olacak gibi..Uzun zamandır ihmal ettiğim şeyler var. Mesela daha badem çiçeklerini fotoğraflayamadım, hele papatyalar neredeyse bir aydır etrafta ama hala koca bir demet toplayamadım.

Çok işim ver bu hafta çok  :))

Herkese iyi haftalar dilerim...

This morning a beautiful rainbow appeared on the sea right after the rain. It's going to be a lovely week. There are things that I neglected, like I couldnt photograph the almond flowers  and although daisies are around for the last one month, I didnt pick a big bunch yet...

I have so much to do :))

Wish you all a great week...


Friday, February 8, 2013

Bırak dağınık kalsın...


''Kusursuzca düzenli tutulmuş bir ev, boşa harcanmış bir hayatın işaretidir..''



Geçen yıl yabancı bir blogda bu satırları okuyunca ''Aman Tanrım işte bu benim hayat felsefem, birileride benden önce kelimelere dökmüş bunu'' diye düşündüğümü hatırlıyorum. Meğerse bu bir kitabın adıymış ama onu sonradan öğrendim...

Hayatımda hiç bir zaman aşırı düzenli, aşırı titiz biri olmadım.Evde her zaman kitaplarım, defterlerim, tablolarım, çiçeklerim böceklerim, müziğim, dünyanın dört bir köşesinden toplayıp getirdiğim vırtı zırtı benimle birlikte yaşadı benimle birlikte evin içinde hareket etti. Güzel bir kitabın sayfalarına tonlarca ev işi feda edildi. Sevgili annem çok kızsa da yemek sofralarında muhabbete dalınıp mutfağın toplanması sık sık ertesi güne bırakıldı. Akşam saatlerinde mutlaka yanan mumlar, alınması unutulmuş tozları fazlaca göstermedi... Hatta  iki dakika önce bu satırları yazmaya dalıp, mutfaktaki süt taşırıldı..Son yıllarda bu tatlı kaosun içine sürekli içeri dışarı gidip gelen ve kış aylarında eve bol bol çamur, yaz aylarında da bol bol kum taşıyan Hera ve Hestia'mızda katıldı. Onların oyuncakları, onların yatakları salonda baş köşedeki yerlerini aldılar. Tüm bunların toplamı bizim hayatımız, bizim evimiz oldu..

Ve bu hafta başında bu sözleri aldım, bir ahşap parçasının üzerine yazıp boyadım ve evdeki kalabalığın arasına kattım..


İşte en kısa zamanda yurt dışından getirtmek istediğim, sonrasında da sayfalarının arasına dalıp pek çok işi ihmal edeceğim kitap ve kitaptan alınan bir kaç resim aşağıda... 












Yağmurlu, fırtınalı bir Datça gününden herkese sevgilerimi yolluyorum.... Şimdi söyleyin bakalım, çayımı alıp, balkonda rahat bir koltuğa kurulup, yağmuru,fırtınayı ve denizde köpüren koca koca dalgaları seyredip, dalgamı geçeyim yoksa biriken ütülerimi yapayım???
İyi hafta sonları...