Valla ne yalan söyleyeyim, eskiden en sevdiğim ay iken, şimdilerde en sevmediğim ay olur kendileri.. Çünkü eskiden İstanbul'dayken, çalışırken Ağustos'un ilk iki haftası benim izin zamanlarımdı.. Pır pır uçarak neşe içinde Datça'ya gelirdim..
Şimdilerde ise çok sıcak havalardan dolayı genellikle sabah saatlerinde hızlı hızlı işlerimizi tamamlayıp, sonrasında da klimaları açıp kendimizi uzun saatler eve kilitlediğimiz bir dönem oluyor kendileri.. Dolayısıyla pek anlaşamıyoruz kendisiyle.. Kendimizi klimalı odalara hapsettiğimiz saatlerde hep kendisini Eylül'ün hayali ile aldatıyoruz.. Eylül ayının o güzelim havaları, mis gibi denizi, ve tabii gittikçe azalan kalabalıklar gözümüzde tütüyor..
Dolayısıyla bu ay hazırlamayı en sevdiğim yazılardan biri olan ''Ağustos ayında neler yapmalı'' yok.. iki gündür düşünüyorum düşünüyorum aklıma, klimayı açmalı kendimizi eve kapamalı, Eylül'e kadar öylece beklemeliden başka bir şey gelmiyor :))
Ama siz bana bakmayın bunlar artık Datçalı olmanın şımarıklıkları işte.. Siz güzel güzel tatillerinize çıkın, her anını doya doya yaşayın...
Çilek fotoğraflarının konu ile ne alakası var derseniz, sezonun son çilekleri olur kendileri.. Bir dahaki sezona kadar vedalaşıyoruz her biri ile..
August used to be my favorite month while I was living and working in İstanbul.. The main reason for that was the first two weeks of the month were my official summer vacation time and I usually spent it at Datca..
Since we started to live in here, it became my least favorite one as it is the hottest month here and its so much crowded.. Most of the time we are locking us inside and spend hours under AC and dreaming of cooler days and empty beaches of September..
Strawberries are the last of this season from the nearby garden.. They will be missed a lot until next year..
Bu arada ailemizi en miniği küçük oğlumuz Ares hızla büyüyor.. Her gün yaptığı oyunlarla, yaramazlıklarla bizi biraz daha kendine aşık ediyor.. Daha öncede yazmıştım. Hestia benim ilk kedim ve onu daha büyük bir kedi iken evlat edinmiştik. Sokaklardaki hayatı da biraz zor geçtiği için ne oyun oynamayı bilirdi, ne de kendini sevdirmeyi.. Ama Ares küçücük geldiği için, Hestia'nın tam tersi oldu ve bende yavru bir kedi büyütmenin tüm keyiflerini yaşıyorum.. Öyle tatlı, öyle oyuncu, öyle sevgi dolu ki, hani şöyle ölmeden önce yapacağım 100 şey türünden bir listeniz varsa, o maddelerden birine mutlaka bir yavru kedi büyütmeyi ekleyin..
Our little one Ares is growing so quickly.. He is just adorable also full of games and mischiefs.. We adopted our first cat Hestia while she is much older than Ares and she had a tough life as a stray so she didnt know how to play and for a long time she lived like a ghost in the house.. So I playful kitten like Ares is such a big and happy change for us.. We are enjoyind and loving every minute of being with him..