Wednesday, January 27, 2016

Mobilya Boyama - Polisan X1

Bu sıralar yine evde ufak tefek mobilyalar boyamaya başladım.. Daha önceki mobilya boyama deneyimlerimi burada yazmıştım.. Bu kez uzun süredir kullananlardan çok iyi yorumlar duyduğum Polisan X1 boyasını denemek istedim.. Boyanacak yüzeyde zımpara istememesi, astar boya yerine geçmesi biz acemi sınıfında mobilya boyayanlar için süper özelliklerdi..


Bu boyayı ayrıca balkonu parke yaptırdığımızda, marangozumuz Ali Usta'da tavsiye etmişti.. Ham ahşaplara iki kat bu boyadan sürmüştü.. Yerde gördüğünüz rabıtaları neredeyse iki yıldır kullanıyoruz, üzerinde ayakkabı ile geziyoruz ve dayanıklılığı gerçekten çok iyi..


 Buralarda benim eski şeyler sevdiğimi, onları onarıp, boyayarak kullandığımı bilenler bana zaman zaman buldukları şeyleri getirirler.. Bu oymalı sehpa da tadilat yaptığı bir ev sahibi tarafından al ister kullan, ister de birine ver diye bizim Emrah Usta'ya verilmiş.. Abla sen seversin böyle şeyleri diye getirip bana vermişti kış başı..


İşte Polisan X1 i ilk bu sehpada denedim ve daha ilk fırça darbelerini vurmanın ardından da pişman olmaya başladım.. Ham ahşapta çok iyi sonuç vermesine rağmen, üzerinde çok kalın parlak bir cila olan bu sehpada ilk kat neredeyse bol su karıştırılmış bir boya sürmüşüm gibi geldi.. Neredeyse hiç kapatmadı ki daha önce deneyenlerden iki katta çok iyi sonuç aldıklarını okumuştum.. Oymalı yerleri boyaması zaten çok sorunluydu, aslında sprey kullanılması gerekirken ( sprey boya değil, aman sakın) fırça darbeleri ile araları doldurmakta çok zorlandım ama bu boya ile ilgili bir sorun değil tabii..


Sonuçta bol boya kullanarak iki katta oymalı yerleri bir şekilde hallettim ama parlak cilalı düz yüzeyler ne yapsam da olmadı olmadı.. Fotoğraflarda net göremiyor olabilirsiniz ama neredeyse 4 kat boya sürmeme rağmen hem tam kapanmadı, hemde fırça izleri kaldı.. Dediğim gibi bu sorun belkide sehpanın üzerinde eski tip koyu, ağır ve çok parlak bir cila olmasından kaynaklanıyor olabilir.. Bu konuda bu boyayı daha önce kullanmış olanların deneyimlerini duymayı çok isterim.. Sonuçta şunu diyebilirim ki, X1 ile boyamayı planladığınız mobilyanın üzerinde çok kalın ve parlak bir cila varsa biraz zımparalamanız gerekiyor.. Eğer boyamadan önce çok az bir zımpara ile o cilanın düzgün ve kayganlığını alabilseydim eminim her şey çok daha rahat ve çok daha güzel olacaktı..


Güzel tarafına gelince X1 su bazlı bir boya, yani evde amatörce bu işleri yapıyorsanız, tinerdi şuydu buydu sizi uğraştırmayan bir boya.. İşiniz bitince fırçanızı, elinizin bulaşan yerlerini musluğun altında hemen temizleyiveriyorsunuz.. Ayrıca evde çocuklar ya da evcil hayvanlar varsa sentetik boyaların o çok rahatsız edici kokusu da yok.. Ama su bazlı boyaların sentetiklere göre bir kötülüğü vardır, çok dayanıklı değillerdir.. Su bazlı mobilya boyanızın çarpmalarda çizilmelerde dayanıklılığı çok azdır.. Sentetik boyalar çok daha dayanıklı ve yoğun bir yüzey oluşturur.. İşte daha çok yeni boyadım ama X1 sanki sentetik boyaların dayanıklılığına sahip.. Çok kolaycana çizilip zarar göerecek gibi gelmiyor dokununca.. 

Ben tabii tüm mobilyalarım da yaptığım gibi bu sehpaya da biraz eskitme yapacağım.. Eskitme yapılmış mobilyaları hem çok seviyorum, hemde hatalarımı neredeyse hiç göstermiyor.. Ama önce boya hakkında bir fikir verebilmek için eskitme yapılmamış hali ile fotoğrafladım burada, Yoksa alt taraflara sürülmüş mum kuzu kuzu zımparalanmayı bekliyor...

Daha önce farklı yerlerde bir kaç kere yazdım.. Uzun süredir kullandığınız mobilyalardan sıkılmış olabilirsiniz.. Değiştirmeye kalksanız tonla para, boyatayım derseniz neredeyse yenisini almaya yakın bir para isterler.. Ustalara sorarsınız bu boyanır mı diye, %90 ı hayır boyanmaz der. Ama inanın boyanır hemde çok ucuza boyanır.. Bende daha yolun başındayım deneye deneye, sora sora öğreniyorum ve öğrendiklerimi de sizle paylaşmaya çalışıyorum.. Çok para verdim olmaz diye artık iyice sıkıldığınız mobilyalarınızın esiri olmayın sakın.. Önce küçük bir parça, ya da görünmez altta kalan bir bölümü bir deneyin bakın.. Sonuçlara çok şaşırabilirsiniz...


I tried a different paint brand while painting this old wood coffee table, and shared my experiences in this post..



Monday, January 25, 2016

Canlı masa yanı biblosu...

Dünkü Pazar kahvaltımızdan kareler.. Beni bir süredir takip ediyorsanız Sevgili sabahları kahvaltı etmediği için genellikle solo ve hızlı kahvaltılar yaptığımı bilirsiniz.. Ama bazen onun da canı istiyor ki, dün gitti üşenmeden alışveriş yaptı.. Soğuğa aldırmadan balkona güzel bir sofra kurduk, tabii elektrikli sobamız yanıyordu...

Bu işe en çok sevinen ise Hera oldu.. 


Hera her yemek soframızın değişmez nöbetçisi, küçük dilencisidir.. Şimdilerde küçük Ares'te onu taklit ettiği için bir değil iki dilencimiz oldu.. Hera yine iyi, sadece o güzel gözleri ile  bakar durur bir şeyler koparana kadar kendini acındırır ama küçük Ares ondan farklı olarak acıklı acıklı miyavlamaya başladı son günlerde... Dışarıdan bakan biri ikisini de açlıktan öldürüyoruz zanneder..


En komiği de sabah akşam ton balığı seanslarımız.. Hera'nın arka bacağında atroz denilen bir çeşit kireçlenme var.. Dolayısıyla kireçlenmeyi azaltmak için tahminen ömrünün sonuna kadar sabah akşam ilaç almak zorunda.. O ilacı da daha ilk günden kendi kendine almayı reddetti.. Çare olarak bende bir parça ton balığına bulayıp vermeyi buldum.. Tabii ton balığının ne olduğunu keşfeden Ares'de artık bu ilaç içme seanslarımızın en büyük katılımcısı oldu.. Hera çok ilgilenmese de sabah akşam itina ile mutfağa gelip, miyavlayarak ton balığı saatinin geldiğini hatırlatan hep o.. Bazen dışarıda oluyor.. Tamam diyorum bu sefer atlayacak ton balığını ama altıncı his dedikleri bu olsa gerek, daha ben hazırlamayı bitirmeden fırtına gibi giriyor içeri kapıdan..



Dün bir kaç kare fotoğraf çekince sizlerle paylaşmak istedim bizde genellikle ender kurulan  kahvaltı sofralarından birini... Keyifle, huzurla, sağlıkla geçsin bu haftamız.. 





Saturday, January 23, 2016

Haftasonu hali...

Son iki yıldır Datça'da kışlar sanki artık daha soğuk ve daha uzun geçmeye başladı sanki... Bugün de öyle.. Baksanız dışarıda şıkır şıkır bir güneş var ama soğuk insanın nefesini kesiyor, ellerini yüzünü donduruyor.. Bizim tüylü çocuklarda tam takım evde.. Sabah bir ara aceleyle çıkıp tuvalet işlerini hallettiler şimdi sobanın etrafına sıralandılar.. Minik Ares'te bu yıl ilk kışını geçiriyor.. Diğer dört kardeşinin hiç biri yaşamadı ne yazık ki.. En son çok tatlı bir kız kardeşi vardı ona da biz bakıyorduk ama onu da bir ay kadar önce köpekler öldürdü.. 


Bizimkilerin keyfi dört dörtlük ama kış ayları her yerde sokak hayvanları için çok zor geçiyor.. Datça gibi ılıman bir iklime sahip yerlerde bile çok telef oluyorlar.. Geçen kış yine böyle havaların aniden çok soğuduğu bir gecenin sabahında, çöp tenekelerinin yanında donup kalmış kediler görmüştük.. Bir yere sığınmak yerine, çok aç oldukları için daha açık ve rüzgar alan bir yerde olan çöp tenekelerine yemek aramak için gelmişler ve orada donup kalmışlardı.. İnanılmaz üzülmüştüm.. Bu yıl o olayın etkisiyle özellikle soğuk havalarda gündüz saatlerinde elimden geldiğince bir şeyler vermeye çalışıyorum ama hepsini doyurmak öylesine zor ki..  Aman ne olur sizde özellikle soğuk günlerde biraz yemek bırakmayı ihmal etmeyin onlara..




For the last two years, winters here at Datca are much longer and colder.. It is one of those days today.. So we are enjoying home time with our fury kids.. Our little one Ares enjoying his first winter under warm blankets but the stray ones trying to live outside are not as lucky as him.. His 4 other siblings couldn live to see these days.. Please dont forget to put some water and food for them especially on cold days.. 

Tuesday, January 19, 2016

Pancarlı tarifler ve kış çorbası..

Bu Cumartesi günü pazara gittiğimizde bir demet pancar aldım... Geçenlerde yabancı bir dergide tarifini gördüğüm pancar çorbasını yapmak istiyordum.. İnstagram hesabımda da bundan bahsedip, başka pancarlı tarifler sorunca bir sürü cevap geldi.. İnstagram malum, çok güzel bilgiler bulabiliyorsunuz ama bir süre sonra hepsi kaybolup gidiyor.. Dolayısıyla oldukça az kullandığım bu faydalı sebzenin farklı tarifleri için bir yazı hazırlamak şart oldu.. Ama önce bu kıpkırmızı bol baharatlı ve daha çok İsveç'te yapılan çorbanın tarifi.. 


Orjinal tarif için gerekli malzemeler şöyle: 1 soğan,1 havuç,2 çorba kaşığı zeytinyağ, 2 adet yıldız anason,1/2 çay kaşığı allspice baharat ( tarçın,karanfil ve nutmeg karışımı), 1/2 çay kaşığı juniper berry (?) 1/2 çay kaşığı ince rendelenmiş nutmeg, 1/2 çay kaşığı zencefil, 5 cm büyüklüğünde soyulmuş ve rendelenmiş taze zencefil, 450 gr pişmiş ve doğranmış pancar, 800 ml sebze suyu, 1-2 çorba kaşığı cider sirkesi, istenirse 1-2 çorba kaşığı votka yada cin, tuz, karabiber ve istenirse servis sırasında üzerine koymak için 4 çorba kaşığı ekşi krema ve dere otu..

Tabii malzemelerde bilmediğim ve elimde olmayanlar olunca ben evdeki malzemelerle yaptım çorbayı.. Kullandığım malzemeler şöyle..

1 soğan
1 havuç
zeytinyağ
1/2 çorba kaşığı tarçınlı hint baharatı
1/2 çay kaşığı toz zencefil
5cm kadar taze zencefil
4 büyük boy pancar
tuz karabiber

Hepsini haşladıktan sonra el blendrı ile çorba haline getirdim ve üzerine rendelenmiş taze kaşar ile servis ettim.. Tadı bildiğimiz klasik Türk mutfağı çorbalarından çok farklı ve oldukça lezzetli oldu.. Ancak ben çok baharatlı yemekler sevmediğim için bana baharatları biraz fazla 
geldi, ama buna karşın baharatlı yemekler seven eşim çok sevdi.. Galiba baharat ve zencefil yoğunluğunu herkes biraz kendi ağız tadına göre ayarlamalı.. Yalnız soğuk kış günleri için baharatları ile çok ısıtıcı ve besleyici bir çorba oldu..


Pancar ile yapılan ve bana instagram üzerinden yazılan diğer tarifleri de kısaca şöyle toplamaya çalıştım.. Turşusu ve çiğ yada pişmiş rendelenerek muhtelif malzemeli salatalara katılan tarifler çoğunluktaydı.. Benimde patates salatasına kattığım tarifi burada bulabilirsiniz..

  • Pancarın yapraklarından da aynı ıspanak gibi yemek pişirebilir ya da biraz kavurup üzerine yumurta kırarak yiyebilirsiniz..
  • Yine biraz haşlayıp, rendeleyip ya da ufak küp küp doğrayıp üzerine sarımsaklı yoğurt dökerek yiyebilirsiniz..
  • Küçük küçük doğrayıp tereyağında kavurduktan sonra sıcakken üzerine kaşar rendeleyip yiyebilirsiniz
  • Tuz, karabiber ve zeytinyağı ile çeşnilendirip çiğken fırınlayabilirsinz
  • Makarna, buğday haşlarken hatta yoğurt mayalarken içine ekleyip çok güzel pembe renkli sunumlar yapabilirsiniz.. Aynı şekilde makarna yaptığınız hamura da ekleyebilirsiniz..
  • Buharda pişirip kahvaltıda zeytinyağ, limon ve dereotu ile yiyebilirsiniz..
  • Kökleri iyice yıkayıp folyoya sarıp fırınlayarak özellikle et yemeklerinin yanına çok güzel garnitür yapabilirsiniz..
  • 2 adet rendelenmiş çiğ pancar, 1 yumurta, 3 çorba kaşığı un, 1 adet taze soğan, tuz ve karabiber ile pancar mücveri yapabilirsiniz
  • Hafif haşladıktan sonra dilimleyip üzerine zeytinyağ ve sarımsak dilimleri koyup fırınlayabilirsiniz..
  • Ve son olarak pasta gibi bir tarif: Pancar, patates, havuç, yumurta, lavaş ekmeği füme somon ya da tavuk göğsü gerekli malzemeler.. Pancarı, patates-havuç-yumurta dan ayrı olarak haşladıktan sonra bir lavaş üzerine ince bir kat mayonez sürüp sonra üzerine rendelenmiş pancar ve tuz konuluyor sonraki tabaka için bir lavaş daha koyduktan sonra aynı işlem haşlanmış havuç ile tekrarlanıyor.. Sırasıyla tüm malzemeler aynı şekilde yerleştirildikten sonra en üste kaşar rendeleyip bir gece buzdolabında bekletiliyor ve ertesi gün pasta gibi dilim dilim servis yapılabiliyor.. 
Hadi bakalım birinden birini denerseniz şimdiden afiyet olsun...


Monday, January 11, 2016

Kış pikniği için..

Datça'da kışın güneşin havada parıldadığı, rüzgarın neredeyse hiç esmediği güzel havalarımız oldukça bol olur.. Dün de o günlerden biri olacağını umarak, bahçede ya da deniz kenarında ufak bir piknik yaparız diye planlamıştım.. Ama havanın planları başka olunca, pikniği balkona taşıdım.. Bir kaç tane İsveç sandviç tarifi denemek istiyordum.. Hepsi çok leziz olunca sizlerle de paylaşmak istedim..




Evde malzemeniz varsa aniden gelen misafirleri ağırlamak içinde bence çok güzel bir alternatif oldu.. Ekmek olarak sevgili arkadaşım Güner'in pişirdiği ekşi mayadan yapılma ekmek kullandım.. İnce ince dilimledikten sonra üzerine genelde tereyağ sürülmesine rağmen, sevgili de bende çok tereyağ sevmediğimiz için labne peynir sürdüm..


 İlki ve en kolayı somon füme ile yapılan.. Füme somon, üzerine bir kaç kapari ve ince bir dal dere otu.. Süslemek içinde ufak bir limon dilimi.. Somon füme çok severim onun için çok sevdim bunu..


İkincisi yumurtalı.. 3 adet sert haşlayıp soğuttuğum yumurtayı 2 kaşık yoğurt, 2 kaşık mayonez ve bir çay kaşığı köri  ve tuz dan oluşan karışımın içine iricene doğradım.. Ve bol kepçe ekmeklerin üzerine koydum.. Ben üzerine sadece ince kıyılmış maydonoz koydum ama ufak domates parçaları ve soya filizleri ile de süsleyebilirsiniz


Avokadolu olan üçüncüsü için önce ekmeğin üzerine bir kaç yaprak ıspanak koydum, üzerine ince dilimlenmiş avokado ve incecik dilimlenmiş turp.. Bu sandviçe neredeyse tüm tadını veren şey ise üzerine serptiğim za'atar denilen bir baharat karışımı.. Yapımı çok kolay ve hava almayacak bir kavanozda aylarca saklayabilirsiniz.. 4 yemek kaşığı düşük ısıda kavrulmuş ve soğutulmuş susam, 4 yemek kaşığı sumak, 2 yemek kaşığı kekik ve biraz deniz tuzu..

İçeride yada dışarılarda ailecek, ya da arkadaşlarla yaptığınız bir kış pikniğinde mutlaka deneyin bunları derim.. Sizin başka böyle güzel ve kolay sandviç tarifleriniz varsa aman bana yazmayı da ihmal etmeyin..

Şimdiden afiyet olsun...





Friday, January 8, 2016

Soğuk günler için..

Yılbaşı civarı o feci soğuk günler oldu ya, işte o zaman denemiştim bu sıcak şarap tarifini.. Bir kaç yıl önce yabancı bir dergide görüp, tarifi telefonuma çekmiştim.. O zamandan beri duruyordu, denenecekler dosyasında... Datça'da soğuk gün sayısı çok azdır ama, işte o havalarda içmeyi sevdiğimiz bir içkidir sıcak şarap.. En keyiflisi de termos bardaklara doldurup, deniz kıyısında, dalgaları seyrede seyrede içmesidir.. Yanında bir de kestane varsa tam dört dörtlük olur..Hep yaptığımız tarife ise buradan ulaşabilirsiniz..



Bu tarifte benim dikkatimi çeken, çok bilinen kırmızı şarabın aksine, beyaz şarap ile yapılması ve içine taze sıkılmış portakal suyu eklenmesiydi.. Malzemeler şöyle..
  • 1 litre sek beyaz şarap,
  • 2 çorba kaşığı şeker
  • 2 adet yıldız anason
  • 2 adet karanfil
  • 1 tarçın çubuğu
  • Çeyrek limonun ince alınmış kabuğu
  • 100 ml taze portakal suyu
  • Kalın bir dilim soyulmuş taze zencefil
Orta ateşte şarabı yavaşça ısıttıktan sonra, tüm malzemeleri içine atın ve 20 dakika daha hafif ateşte tutun.  Daha sonra ateşten alıp, sıcak şarabın üzerini kapatarak yarım saat kadar bekletin.. Eğer soğumuşsa tekrar hafif ateşte ısıtabilirsiniz..



Ben sıcak şarabın bol baharatlı halini sevdiğim için anasonu da, karanfili de, tarçını da daha bol bol kullandım.. Sonuç kırmızı şarapla yapılana göre oldukça farklıydı.. Bir tek bana biraz fazla ekşi geldi.. Aslında içeceklerde tatlıyla çok aram yoktur ama bana bile ekşi geldi..Bir dahaki sefere limon kabuğunu azaltıp, şekerini biraz daha arttırırsam çok daha iyi olacak gibime geliyor.. Ama farklı bir tarif olarak burada dursun istedim...



Here is a different gluhwein receipe for cold winter days.. We always make it with red wine so this one was quite different.. 

  • 1 liter dry white wine
  • 2 tbsp of sugar
  • 2 star anise
  • 3 cloves
  • 1 cinnamon stick
  • peel of 1/4 of an unwaxed lemon
  • peeled thick slice of ginger
  • 100 ml fresh orange juice..
Heat the wine in medium fire than add all the ingredients and let it simmer for 20 minutes. Later cover it and wait for another half an hour.. If it is not warm enough for you, re heat again in low heat..



As I love the taste of spices in gluhwein I added more of anise, cloves and cinnamon.. I found this receipe in an old magazine but to tell you the truth the outcme was a bit sour for my taste.. So next time I will definitely decrease lemon peels and increase the sugar.



Sunday, January 3, 2016

Hava soğuk ama içerler yaz olsun..

İki gündür süren dondurucu soğuklardan sonra Datça'da bugün havamız nihayet normale döndü..Buralara taşındığımızdan beri böylesine soğuk pek görmemiştik.. Dışarılarda yapılacak pek avare işler olmayınca hızla ev işlerine verdim kendimi.. En önemli iş ise Aralık ayında çok severek kullandığım kırmızılara veda etmek.. Dün yavaş yavaş bütün kırmızılı aksesuarları toparladım, kolilere koydum, bir dahaki Aralık ayına kadar kaldırdım..Sonra da Sahildeki Ev'in standart mavili günlerine dönmeye başladık.. Laf aramızda kırmızı güzel bir renk ama bir yerden sonra yoruyor insanı ve ben mavilerimi çok özlemişim.. 



 Yatak odası bizim evin en soğuk yeri oluyor.. Dün pek bir şey yapamamıştım orada ama baktım bu sabah güneş şıkırdıyor, oraya da hemen el attım, soğuk günlere inat sıcacık yaz atmosferini getirmeye çalıştım.. Yanda elektrikli battaniyenin kumandasını ve pofuduk terliklerimi görebilirsiniz ama olsun ortam yine de yaz gibi değil mi:))


Burada kullandığım örtü, evinizde biraz farklılık biraz bohem bir tarz istiyorsanız çok severek kullanabileceğiniz mandala desenli örtüler.. Hindistan'da ahşap kalıplar kullanarak basılıyorlar.. Ben Türkiye'de instagram üzerinden ulaşabileceğiniz soulmate.collective den aldım.. Tahmin ettiğim gibi de bir anda yatak odamıza yaz havasını getiriverdi..




 Bugün hava güzel olunca bizim tüylü çocukların hepsi kendilerini sabahtan sokağa attılar.. Normalde ben böyle yeni bir örtü serdiğimde özellikle Hestia ya da Ares mutlaka gelip kontrol ederler ve banada modellik yaparlardı.. Onlar olmayınca bugün iş Ares'in oyuncak kedisine düştü..:))

Harika bir gün diliyorum herkese..


First two days of the new year were really cold here.. We have experinced probably the coldest days since we moved to the beach.. So we all hang inside and I found the time to remove the red accesories I used to decorate the house for the new year.. Of course I immediately turned to my favorite blues and turquoises..

While it was freezing cold outside its so easy to bring the freshness of summer with these colors.. Here I used a mandala bed cover which was produced in India.. I found it thru the instagram account of soulmate.collective..

Hope you will all have a great day..



Friday, January 1, 2016

Yılbaşı masası...


2016'nın bu ilk gününde hepinize kocaman kocaman sevgiler gönderiyorum...

Biliyorum 2015 de çok çalışkan bir blogger olmadım.. Deyim yerindeyse instagram çok rol çaldı blog'dan.. Ama bu yıl en azından eskiye göre daha çok post yazmaya niyetliyim.. 

Eee, niyet bu olunca çalışkan bir blogger ne yapar:)) Yılbaşı akşamı mutfakta yemekleri hazırlarken, bir taraftan da sofrasını kurar ve hava çok kararmadan iki arada bir derede sofrasının fotoğraflarını çeker ve yılın ilk günü bloğa koyar:))


Gördüğünüz gibi Aralık ayında Sahildeki Ev'de hüküm süren kırmızılara nispet, mavili grili bir yılbaşı masası hazırladım bu yıl.. Aslında yine kırmızılı bir şeyler yapmayı planlamıştım.. Ama biliyorsunuz 2015'in son gününe yurdumuzun pek çok yeri kar altında girdi.. Özellikle İstanbul'a kar yağdığı zamanlar Sevgili'nin yapmayı çok sevdiği bir şey vardır.. İnternetten İstanbul belediyesinin kameralarına bağlanır oradan yağan karı seyreder.. Bana da dakika dakika rapor verir.. Bak şimdi Kadıköy böyle, şimdi Bakırköy şöyle, Sancaktepe'de durum vahim gibi :)) Biz de kar özlemimizi böyle gideriyoruz işte ne yaparsınız..:))



Dün Datça'da çok soğuktu, hani buralarda kar yağmaz ama yağsa böyle bir havada yağardı her halde.. Sonuçta bu kar haberleri altında benim de aklıma Tante Roza'nın bu kar tanesi desenli tabakları aklıma geldi.. Durum böyle olunca kırmızılı masa planımdan vaz geçtim ve hemen evdeki masa örtülerinden peçetelerden bir şeyler uydurup, mavili bir masa kurdum.. 



Sonrasında Sevgili ile baş başa tüylü çocukların hepsi yanımızda keyifli bir akşam yemeği yedik.. Bol bol muhabbet ettik, hayal kurduk... Daha ne olsun değil mi?? 

Sağlıkla, keyifle, mutlulukla, huzurla geçirelim bu yılı.. Hele ülkemizin gündemi de bize biraz yardım ederse, her şey mis gibi olur...Süper olur...