Bu aslında tüm köpek sahiplerinin çok iyi bildiği kış zamanı geçen süper tatlı bir korku filmi karesidir....Hayır bu bizim Hera'nın resmi değil ama onun da kimbilir böyle kaç kez evin kapısında beliriverdiğini ancak Tanrı bilir..
Bu fotoğraftan ve yazının başlığından sanırım konuyu nereye getirmek istediğimi anlamışsınızdır. Evet evdeki bütün koltuklarıma bembeyaz kılıflar diktirtmek istiyorum ama bu evin biri kedi, biri de köpek cinsinden iki de dört ayaklı sakini var ve şehirde apartman hayatı sürdüren cinslerinin tersine yaz kış eve istedikleri kadar girip çıktıkları serseri bir hayatları da var. Evde ise yatmalarının yasak olduğu tek yer bizim yatağımız....
Aslında bu işin çalışmalarına geçen kıştan başladım. İlk önce çoluk çocuk, üç beş kedi köpek bembeyaz koltukları ile mutlu mesut ve tertemiz yaşayan İskandinav ülkelerinin blogcularını taciz etmeye başladım.Çoğu zor oluyor ama idare ediyoruz diye cevap verdi, bir tanesi sen fotoğraflara çok aldanma, durum berbat bir daha asla yaptırmam dedi. Bir tanesi de ne varki bunda bizim çocuklar sorumluluklarını bilirler, köpeğimiz de çok iyi davranışlıdır, asla koltuklara çıkmaz diye cevap verdi.
Şimdi, ufacık çocukları ile dünya turuna çıkan yabancılar ve tek çocukla evin yanındaki alışveriş merkezine gidip perişan olan bizim Türk ailelerinin karşılaştırmalarını çok okumuşsunuzdur. Genellikle böyle bir yazının altında annelerin ( babalar nedense bu tartışmalara pek karışmaz) %50'den fazlası hemen savunmaya geçerek ama benimki öyle değil, bizde şuraya şuraya tatile gittik bizimki çok usluydu diye yorum atar. Çocuğu olmayan ben, bizim çocukların yaramaz olduğu tespitine kesinlikle katılsam da, bu tartışmalara asla katılmayıp ağzımı kapalı tutmayı çok iyi bilir ama bu savunmacı annelere de kıs kıs bıyık altından gülmekten de geri kalmam..
Durum böyle iken, bembeyaz koltukları, çocukları ve köpeği ile mutlu mesut yaşayan İsveç'ten o meşum kadın bana bizim çocuklar sorumluluklarını bilir, köpeğimizde çok iyi davranışlıdır diye yazınca, kendimi bir anda başka bir boyutta ve çocuklar tamamda, ne şimdi bizim köpeğimiz çok mu kötü davranışlı diye savunmaya geçmiş ve upuzun bir yorum yazarken buldum. Neyse çok uzun zamandır günlük tutmanın faydası yazıp yazıp, sinirimi boşalttıktan sonra yorumumu göndermedim ama kendisinin hiç haberi olmasa da hala sinir olurum o kadına :))
Bütün bu bilimsel (!) araştırmalarımın sonucunda ilk olarak geçen kış evdeki ikinci televizyonun durduğu odadaki, misafir geldiği zaman kullandığımız açılır kapanır kanapeye bej bir kılıf diktirttim. Bizimkiler normal şartlar altında ( yani biz etraftayken) birer küçük melektir. Kedi-Hestia'nın aşağıdaki fotoğraflar istisna olsa da koltuklarla pek işi yoktur. O balkondaki hasır koltukların, beyaz minderlerinin müdavimidir, onun için onların üzerine sık sık yıkanan peştemaller serilir. Köpek Hera'nın ise bizden izin almadan koltuklara çıktığı görülmemiştir..Bu izin alma işini de biz ona öğretmedik, nasılsa kendisi geliştirdi. Gelir kafasını koltuğun kenarına dayar, o güzelim gözleri ile sanki koltuğa almazsanız ölecek gibi size bakar ve ne kadar dayansanız da sonunda pes eder hadi gel bakalım dersiniz..Ama dediğim gibi bunlar normal şartlar altında olanlar, biz evde olmadığımız zamanlar ise tüm kuralları rafa kaldırmayı tercih ediyorlar.
İşte geçen kış bu kılıfı diktirttikten sonra işi gücü bırakmış ve koltuğu korumak adına Hera'nın ne yaptığını takip ettiğim bir sırada ne yaptı ne etti biz görmeden yağmurlu bir havada eve girip, sere serpe üzerine yatmayı becerdi. Gözlerinle gördün mü deseniz, hayır ama geride bıraktığı izler katilin kim olduğunu net bir şekilde anlatıyordu. Ama Allahtan o zamandan beri o koltuğa hiç ilgi göstermiyor..
İşte tüm bunlardan sonra, önümüzdeki hafta, yaa bizim elin İsveçlisinden ne eksiğimiz var, kedimizde köpeğimizde pek bir iyi huyludur diyerek, beyaz kumaş siparişini veriyorum. Kimbilir belki üzerine böyle bir yastıkta koyabilirim..
Datça'dan herkese sevgiler...
ilk ve son fotoğraf pinterest'den...