İstanbul'da oturduğum evin bahçesi boydan boya ortanca doluydu.. O kadar çok olduğu için, ayrıca bir de deli gibi açtığı için olduğundan olsa gerek, bende dahil çoğu apartman sakinleri için sıradan bir çiçekti..
Sonra Datça'ya taşındık ve ben burada ortancalı bir bahçe istedim ama meğerse bu iklimde bayağı bir hayalmiş.. Bol su ve mutlaka gölge istiyor bu yavrucaklar. Hadi suyu verdikte, gölge nereden bulacağız onlara bu Akdeniz ikliminde.. Ama azmin elinden hiç bir şey kurtulmaz derler ya, koca koca saksılara ektim onları ve evin sürekli gölge olan tek yeri giriş kapısının önüne yerleştirdim. Şu anda giriş kapısını kullanmasak, eve mutfak kapısından girip çıksakta, sonunda 3 yıllık deneyimden sonra ortancalarımı açtırdım..
Bu arada bu coğrafyada benim gibi bu işe baş koyanlar olursa, yine deneyimle öğrendiğim bir başka önemli bilgiyi daha paylaşmak istiyorum.. İlk yıl genellikle seralardan ya da çiçekçilerden alırdım ortancaları ve biraz dayandıktan sonra çoğu sizlere ömür olurlardı.... Ne zamanki pazardan köylülerden almaya başladım, işte o zaman dayanmaya başladılar.. Sanırım çok fazla suni gübre olmayınca ve bu iklimde, buranın toprağında yetişince daha dayanıklı oluyorlar..
Geçen günlerde de artık geçmek üzere olanları aldım, salona koydum. Şimdi onlarda kuruyacaklar.. Kuruturken de ,daha önce başarılı olduğum, suyun içinde kurutma yöntemini izliyorum.. Yavaş yavaş suyunu çeke çeke çok güzel kuruyorlar.Bu işinde püf noktası, yine evin kuytu bir köşesinde olması ve esinti almaması..
Artık geçmek üzere olsalar bile bu kıymetli çiçeklerimle size keyifli haftalar diliyorum..
Today I shared my adventure and the final success in raising hydrangeas in the sunny and hot Mediterranean climate..
azmin zaferi diyelim biz buna:)) ben de buldum bir ortanca dalından köklemeye çalışıyorum, biraz zor oldu eğer tutarsa güzel renkli bir ortancam olacak:)) güzel geçsin haftanız ayşegül'cüm:)
ReplyDeletesevgiler
çok seviyorum ben de ortancaları :) benim 2 tane var ama Ankara da da çok zor bakımı :(
ReplyDeleteHarika olmuşlar... ben bir de şu duvardaki panolara bayıldım...
ReplyDeleteoarada begonviller burada ortancalar:) renkleri de çok hoş olmuş sizinkilerin. buradakilere kıyasla oldukça pastel tonlarda. ben çok yakıştırdım galvaniz saksısına:)
ReplyDeleteNe güzel yapmışsınız. Ellerinize sağlık. Benim kocaman ağaç olan sevgili Menevişim annemlere gelince dayanamadı. Çok da sevilmek ister, haberiniz olsun.
ReplyDeleteO zaman çok tebrikler, kışa girerken iyi de bir budanırlarsa, şöyle acımadan, dipten dipten ama, yaza iyice delirirler, aklında bulunsun..
ReplyDeleteAyşegül seradan alınanlarda kimyasallar var, çiçekleri uzun süre açsın diye genetiği ile oynuyorlar. Bende aynen senin gibi, 2 sene öncesinde seradan almıştım, kışın bile ortanca açar mı:( Hoşuma gitmişti ama sonra bir daha ne açtı, ne büyüdü, öylece kaldı, üzüldüm sonradan, çiçekleri bible doğal haline bırakmıyorlar ne yazık ki artık. Şimdilerde bende yalova ya gittiğimizde kayınpederin bahçesinden alıp getirdiğim, hani çelik yaptık derler ya, onlardan alıp geldim. Göle seviyor evet ve annemden öğrendiğim bir sır seninlede paylaşayım, köklerine yumurta kabuğu veya çay artığı dökersen mavi açıyorlar seneye:) Belki biliyorsundur.
ReplyDeleteÇok güzel fotolar gene, sağol.
ortancalara bayılıyorum ben,hele mavi olanları çoook şahane oluyor
ReplyDeletetebrik ederim sizi bu azminizden dolayı :)
sevgiler
Ayşegül ben beyaz ve pembe ortancalara bayılırım..belki hatırlarsın, geçtiğimiz ay Bodrum'da arkadaşımın terasındaki ortancaları fotoğraflamıştım..meğer sadece sabah yarım saat kadar güneş görüyormuş, sonrasında hiç güneş görmüyormuş..
ReplyDeleteBenim balkonu biliyorsun, bizim burada mümkün değil..ben sadece hayranlıkla izliyorum..bir ara aklıma banyo geldi ama orada olur mu bilmiyorum, denemek lazım..
ortancalar harika; foto nefis; ama ben en çok o mumluğa bayıldım :))
ReplyDeleteÜnver