Thursday, August 21, 2014

Datça'yı özlerken...

Hera'cım bir haftalığına hep beraber İstanbul'a gitmek zorundayız dediğimde işte böyle bir şeydi benim güzel kızımın suratı.. Doğrusunu söylemek gerekirse Datça'yı yaşadıktan, Datça'lı olduktan, Datça'yı hayat tarzımız haline getirdikten sonra, çok kısa bir süreliğine de olsa İstanbul'a gelmek hepimize çok zor geliyor..


Hera tasmasız geçirdiği 4 yılın ardından, sabah akşam 2 kere yürüyüşe çıkarılmaya pek itiraz etmeyip mecburan katlansa da, galiba en çok neredeyde her komşuda zorla misafir olduğu mangal partilerini özlüyor sanırım.. 

Bizimde ondan çok bir farkımız yok aslında.. Uzun yıllar plazalarda çalışıp, AVM lerde gezindikten sonra, denizimizden, havamızdan, özgürlüğümüzden, velhasıl evimizden ayrı kaldığımız her gün bizim içinde adeta kayıp.. Neredeyse son bir yıl önce geldiğim İstanbul'u yine çok değişmiş buldum... Her yere yeni yeni ve de çirkin çirkin kocaman binalar dolmuş.. Sadece 4 yıl önce yaşadığım bu şehirde kimi mahalleleri, sokakları tanıyamamak ne kadar ilginç ve üzücü aslında değil mi??

Yazacak çok şey var aslında ama belki başka zamana.... Şimdilik ne diyeyim Allah herkesi kurtarsın ve yüreğinin istediği yere yollasın.. Apartmanlar arasında, gökyüzünü, yıldızları göremediğim bir İstanbul akşamından hepinize iyi geceler diliyorum..


Yesterday we came to İstanbul for a week.. Hera is quite unhappy and depressed after her leash free days at Datça.. But I think what she is missing most are the barbecue parties, she is attending as the guest of honor at the neighbours..

It is the same with us.. After living many years in this city, we are terribly missing our care free and comfortable life style at the beach.. İstanbul could be a very nice city to visit but very difficult to live.. Thank God we will be back in out heaven in a week time..  


13 comments:

  1. Ne üzücü değilmi İstanbul'un kalabalığı bir yana birde çirkin yapılaşma:( siz kurtulmuşsunuz darısı isteyen herkese..
    Hera'ya da çok çok geçmişler olsun.. yüzünden nasılda belli hasta olduğu.. o da can işte...
    Sevgilerimle

    ReplyDelete
  2. Ayşegül nasıl güzel yazmışsın..
    Ben artık İzmir'e bile katlanamıyorum..yani tabii ki orası memleketim, ailem, dostlarım..herkes orada ama Antalya çok farklı -yani en azından şimdilik- havası mis, yemyeşil, yollar, her yer pırıl pırıl...
    İleride tabii İzmir'e geri dönmek isterim..ama İzmir'e değil, civar köylerden birine..Küçük abim 8 senedir Çeşme'de yaşıyor, artık o da İzmir'e, gürültüsüne, kalabalığına katlanamıyor:/
    İstanbul daha da fena...eşimin ailesi sebebiyle İstanbul'a yılda birkaç kez gidiyoruz ama o bile bana yetiyor..Allah orada olanlara sabır versin..

    ReplyDelete
  3. Ah maalesef, sadece sağlık için gerektiğinde gidiyorum artık İstanbul'a, ve nasıl kaçtığımı bilemiyorum, her yer beton. Gerçi 7 sene önce geldiğimiz Bodrum bile çekilmez olmaya başladı artık, planlarımızda daha sakin yerler var

    ReplyDelete
  4. eşimle uzun uzun hera'nın fotoğrafına baktık,gülümsedik:)
    bi an önce datça'nıza kavuşmanızı diledik.
    mutluhaftasonu

    ReplyDelete
  5. Ne güzel yazmışsın Ayşegül Abla.Daha bu sabah eşimle konuştuk bu şehirde insan uykudan yorgun kalkıyor ,ne zaman şöyle erken de uyansak mutlu olacağımız bir yerde yaşarız acaba dedik.Daha sabahın köründe başlayan trafik,stres ,kalabalık ,her yere yapılan devasa binalar yaşanmaz yapıyor burayı.Ama hepimiz iş nedeni ile katlanıyoruz.Allah hepimize kolaylık versin.Ve hepimize hayalini kurduğumuz yaşamı yaşamayı nasip etsin.Sevgiler mutlu haftasonları...

    ReplyDelete
  6. Biz de İstanbul'da 8 yıl yaşayıp buraya (Çanakkale) kaçarak geldik 3 yıl önce. duygularınızı öyle iyi anlıyorum ki. artık bizim için birkaç günlüğüne de olsa, içinde dostlarla buluşmak da olsa İstanbul ziyaretleri zor geçiyor. hatta artık diğer büyük şehirlerde bile boğulacak gibi oluyoruz ailece. en kısa zamanda Datça'ya kavuşmanız dileğiyle...

    ReplyDelete
  7. Hera ve bakislari her seyi anlatmaya yeterli

    ReplyDelete
  8. Hiç sevmezler öyle işlerine gelmeyen değişiklikleri:)) Kuzummm, çok tatlı ....

    ReplyDelete
  9. Siz nasıl güzel bir insanmışsınız.... Blogunuzu yeni keşfettim ve içinden çıkamadım... Kısacık yorum yazmaya uğradım... Hemen koşup blogunuzda gezinmeye devam edeceğim.. Benim ismim Ece Aymer.. Türkiye'nin en çok rağbet gören, en çok takip edilen dekoratif boyama atölyelerinin sahibiyim .Maalesef çok uzun zamandır blogumla ilgilenemedim, şimdi bloguma yazı yazmaya gelmiştim ki sizi buluverdim.. İyi ki gelmişim:)) Ama facebook sayfamdan yaptıklarıma bakabilirsiniz. Sizi çok sık takip edeceğim bundan sonra... Şimdilik İstanbul'da bile olsanız Datça'yı hatırlayarak keyifli günler geçirmeniz dileği ile....

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bu güzel yorum için çok teşekkür ederim Ece Hanım.. Ben aslında sizi bayadır takip ediyor ve tanıyorum.. Datça'da Ruth ile uzunca bir süre ahşap boyama yaptım ve sık sık kulaklarınızı çınlattık.. Hatta sizde gördüğüm kimi boyama stillerini beraber yaptık.. Harika şeyler yapıyorsunuz ve bana inanılmaz ilham veriyorsunuz..

      Delete
  10. Yarın bir toplantı için İstanbul'a gideceğim. Doğup büyüdüğüm, kırksekiz yaşıma kadar karış karış gezdiğim İstanbul'da bir gece bile kalmaya tahammülüm yok ki akşam hemen Bodrum'a döneceğim. Sizi çok iyi anlıyorum.

    ReplyDelete
  11. Hera'nın duruşuna içim gitti :(
    İstanbul konusunda harfiyen hak veriyorum size,ben de aynı düşüncelerdeyim,hatta İstanbul'a bir yazı yazdım,yarın blogumda olur
    kısacası sevmiyorum İstanbul'u.Tatil dönüşü İstanbul sınırına girdiğimizde tiroidden dolayı zaman zaman boğazımda birşey hissediyorum
    o hissettiğim şet tatilde olmazken,tam sınıra geldiğimizde bana merhaba der gibi belirdi yine :(
    İstanbul'un hiçbirşeyi yaramıyor bana
    size Datça'da mutlu bir ömür diliyorum,sevgiler

    ReplyDelete
  12. Datça'yı henüz bu yaz keşfetme fırsatım oldu ve kesinlikle yaşamak için huzur dolu,özgün bir yermiş.Büyük olarak nitelendirilen, özgünlükten uzak şehirlerde belirlenen döngüyü yaşıyoruz ne yazıkki.

    ReplyDelete