Wednesday, July 31, 2013

Çok Kolay Yazlık DIY..


Her yerde bu yarısına kadar boyanmış sepetlerden o kadar çok gördüm ki, sepeti olup da boyamayanı bloglar dünyasından atıyorlarmış diye duydum :)) 

Sahildeki Ev'in resmi yaz ayakkabısı parmak arası terlik ise, resmi çantası da hasır çantadır..Hele hasır çantalar çok uzun yıllardır çok sevildiği için her yerden bol bol toplanmıştır..Hele hele Bayan Sahildeki Ev'in 10 yıl kadar önce elinde koca koca pazar sepetleri ile Vietnam uçağından, Atatürk Havalimanına bir inişi vardır ki, unutulmak istenen anıların başında yerini alır..

I keep seeing these dipped baskets every where..It looks like if you have a basket and do not dip it to white paint they will throw you out of the blog world :))

Well if the official foot wear of our house is flip flops during summer months, then baskets are the official bags..As I love them for so long I keep buying them  a lot thru the years..I even have a funny memory of landing to İstanbul airport with two huge market baskets, after a trip to Vietnam..





Her neyse işte şip şak yapılabilecek bir sepet değişimi..Biraz bant ve bu sıcak yaz aylarında tembel hobici hanımların her daim elinin altında bulunması gerekli sprey boya ve bol bol fıs fıs... Eğer bu bana çok kolay ve sade gelir ben biraz daha uğraşmak istiyorum derseniz, benim gittiğim atölyede bir hanım, tüm sepetini beyaza boyadıktan sonra üzerine de renk renk çiçeklerle peçete dekopajı yaptı..Çok hoş oldu ama ben çok çiçek böcek işinde olmadığım için şimdilik böyle bırakıyorum ama ilerde ne yaparım bilinmez... 

So here is how you can upcycle your basket with a piece of tape and a white spray paint..And if you think this is so easy and simple, a lady who is attending our craft atelier applied all kinds of colorful flowers to her white painted basket with napkin decoupage..I dont have the photo but the end result was so good..But as I love everything white and simple, I think I will leave my basket as it is right now..But who knows what will happen in the future...



Bu da 5 dakika önceki eski hali..

And this is how it looks like 5 minutes ago..


Monday, July 29, 2013

Biraz eskilerden... / Oldies...



Bu sıralar tam yaz rehaveti çöktü bana...Hiçbir işi tamamlayamıyorum, küçücük bir askılık boyamaya başlamıştım bugün hesapladım tam 3 hafta olmuş hala bitmedi..Ama neyseki eskiler var sizlerle paylaşacak...

Ahşap boyamaya ilk başladığımda , aynadan birkaç tane yapmıştım..Elimde bir tek bu kalmış, diğerleri hediye oldu.Fırça eskitme üzerine peçete dekupaj...Kutu ise mum eskitme üzerine peçete dekupajı...Balık şeklindeki eski güveç kabını ise sprey boya ile hafifçe boyayıverdim..Bakın onu dün yaptım işte :))

Tembel Datça günlerinden herkese kocaman sevgiler gönderiyorum...
İyi Haftalar...



Hot summer days mean laziness around this household. I cant finish any project...Lately I started to paint a small shelf for the kitchen...It's been almost 3 weeks but I still couldnt finish it...But I have always the old projects to share with you... 

The small mirror is one of my very first painting project...Painted to white distressed and then I decoupaged with napkin...Its the same procedure with the box.. And the small fish shaped old casserole sprey painted, and believe or not I did it yesterday :))

Sending you all a big hug from hot and lazy Datca days...
Enjoy your week...







Thursday, July 25, 2013

Mevsimler../ Seasons..

Daha önceden de bir yazımda yazmıştım yanılmıyorsam, Datça'ya taşındığımızdan beri mevsimlere göre yaşar olduk demiştim...Hayatın getirdiği bir sürü yükümlülükten dolayı, günlerin ve ayların farkında olsak da, hayat burada bizim için mevsimlere göre akıyor..İlkbahar, yaz sonbahar, kış ana mevsimler ama bir de çiçek böcek mevsimleri var..Mesela çilek mevsimi benim için yaz'ın başlangıcıdır..Burada yakınlardaki tarlalarda yetişen çileklerden haziran başında 2-3 hafta bol bol yer sonra bırakırız, market mallarına rağbet etmeyiz...

I think I wrote before that since we moved to Datca, we started to live according to seasons..Of course we are aware of the days of the week and months of the year because of our various commitments but  natural rhythm of our life goes according to seasons..Apart from the four main seasons, there are seasons for flowers and fruits...For example strawberries tell us that the summer has finally arrived...They are growing in the nearby fields and for about 3 weeks in early June we stuff ourselves with strawberries...





Ama bu yaz biraz mevsimler karıştı..Ara sıra ben çok sıcak, çok sıcak diye bağrınsam da bu yıl Datça'da yaz oldukça serin geçiyor..Deniz suyu bile daha doğru dürüst ısınmadı...Durum böyle olunca sanırım çiçekler, meyvelerde zamanı şaşırdı..Baktım geçen gün ileriki tarlada çilek yetiştiren Mustafa, istermisin Ayşegül Abla diye bir torba çilek getirdi..İstemem mi...

Bu hafta başındaki sabah yürüyüşümüzde de yılın ilk kum zambağını gördük..Kum zambakları Eylül başında açar ve bizim için Akdeniz sonbaharının ilk habercisidir...Ancak onlar açtıktan sonra günler yakıcı sıcaklığını kaybeder, gecelere de hafif bir serinlik gelir..Ama baktım ki şimdilik bir tanecik olsa da açmış...Aşağıdaki fotoğraflarım geçen yıldan...

Eğer olurda sizde deniz kenarlarında yaşayan bu mis kokulu zambaklara rastlarsanız lütfen koparmayın..Nesli tükenen türler arasında olduğu için koruma altındalar...Bundan 15 yıl kadar önce bütün kumsal boyu öbek öbek açarken maalesef yıllar geçtikçe kopartıla kopartıla burada da sayıları oldukça azaldı..

But this year seasons are a bit mixed up..We are going thru a rather cool summer this year..Even the sea water is not really warm yet..Well, as things are like that couple days ago one of the farmers brought me these strawberries...It was surprising to find them in the middle of the summer as we are not buying any from the supermarkets..Then later we saw the first sand lily of the year...They usually bloom early September and signals the arrival of Mediterranean autumn.. Only after they bloom, the boiling how weathers started to disappear and night become much cooler..Photos below are from last year...

If you happen to come across these beautiful flowers please dont pick them up as they are listed under the endangered species.. For about 15 years ago, they were blooming a lot in our beach but now we are seeing them less and less..





Monday, July 22, 2013

Akdeniz'de Sabah.../ Mediterranean Morning..


Bu sabah erken kalkıp Hera ile sahilde günlük yürüyüşümüzü yaptık..Dün geceki dolunay hala Datça'nın üzerinde kocaman asılı duruyordu, Marmaris tarafından yavaş yavaş güneş doğmaya başlayınca sabah serinliği kayboldu..Hızlı hızlı yürüyüşümüzü tamamladık ve kendimi bir denize atıp eve döndüm..Uzun uzun yürünmüş, yüzülmüş ve kurtlar gibi acıkılmış bir sabahta alınabilecek en güzel hediye ise evde bekliyordu..Fırından yeni çıkmış sıcacık ekmek...İsveç'te fırın işleten bir komşumuz var, kendisi yapmış fırından çıkar çıkmaz da getirmiş..Daha dumanı üstünde...

Akdeniz'in kıyısında dumanı tüten bir ekmekle başbaşa kalınca da yapılabilecek tek şey var bence...Hemen bir tabağa biraz zeytinyağ, üzerine de biraz kekik ve biraz da kırmızı biber.. Derler ya, yemede yanında yat, öyle bir ruh hali bu işte...

PS: Bu arada bu fotoğrafları çekerken derin bir ikilemde kaldım..Gördüğünüz gibi örtüm çok buruşukmuş..Bir tarafım git hemen yukarıda bir ütü sürüver, fotoğraflar güzel çıksın dedi ama mide tarafımda delimisin sen ekmek soğuyacak diye direktif verince akan sular durdu tabiki..Kusura bakmayın lütfen...



Today we woke up early and walked at the beach with Hera.. Last night's big full moon was still hanging on top of Datca..As the sun slowly rised we hurried and completed  our walk, because it started to get hot..Before going home I jumped to the sea and enjoy a long swim...After a long walk and swim I was as hungry as a wolf and guess what?? A steaming hot bread was waiting at home..

Our neighbour who owns a bakery in Sweden cooked this delicious bread  and when you have such a bread  in a Mediterraean morning, there is absolutely one option for breakfast...Put some olive oil on a plate and add some red pepper and thyme and dip your bread to this golden liquid..

PS: When I was taking these photos I realized that my table cloth needs some serious ironing. One part of my brain told me to go and iron it to have some nice photos but my stomach dictated that under no condition I should not let the bread get cold...So sorry guys...





Friday, July 19, 2013

Ambalaj Meseleleri...





Ben aslında çok kolay bir tüketici sayılırım..İyi ambalajlanmış hemen hemen her ürünü satabilirsiniz bana..Şişelere, kavanozlara, teneke kutulara bayılıyorum..Özellikle yurt dışına çıktığımda, büyük marketler mutlaka ziyaret edilir, ve çoğu kez içinde ne olduğunu bilmediğim teneke kutular ve kavanozlarla dönmüşlüğüm çoktur..Geçenlerde bir yerde okudum, doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama çiçeklerin özellikle de ortancaların teneke kutularda daha iyi yetiştiğini duydum.. Şimdi büyük teneke kutu peşindeyim...Türkiye'nin içine çiçek ekilen teneke kutu ikonu malum Vita ama ondan sonra üreticiler iyi tasarımcılarla çalışmamışlar sanki..Şimdilik gözüme kestirdiğim bir ayçiçek yağı var  ama ondan da çok emin değilim...Yakında bir Uzakdoğu seyahatimiz var, belli mi olur belki oradan tangır tungur koca tenekelerle dönebilirim :))

Bu sabah bahçeden kestiğim çiçeklerim ise daha önceki hayatlarında sirke, meyve suyu ve sos şişesi olarak hizmet etmiş şişelerde sunuluyor..Var mı sizinde böyle ambalajını çok sevdiğiniz ürünler??



To tell you the truth  I am actually a pretty easy consumer..You could sell me almost anything if you package them nicely..I especially love bottles, jars and tin cans..Market aisles are great hunting areas for me..Recently I read somewhere there plants especially hydrangeas grow much better in tin cans so I am trying to some products selling in nice tin cans..

I picked these flowers this morning from the garden and I put them in bottles which served as vinegar, fruit juice and souce bottles in their previous lives..




Tuesday, July 16, 2013

Akdeniz Kahvaltısı../ Mediterranean Breakfast



Kahvaltı günün en sevdiğim öğünü ama maalesef bizim evde benden başka seven yok..Sevgili günün bu saatlerini bol şekerli kocaman bir bardak çayla geçirir..Hera ise eskiden acaba bana da bir şeyler düşer mi diye böcül böcül bakarak başımda beklerdi ama artık yaz geldi ve tüm site onun için bir açık büfe haline dönüştüğünden, o da beni bıraktı..

Sonuçta günün bu en güzel saatlerine kendi başıma küçük küçük keyiflerle başlıyorum..İşte bugünde çayımı demledim ve en sevdiğim kahvaltıyı hazırladım..Semizotu, domates ve sadece bizim buralarda bir peynircinin ürettiği kapiçyo peyniri.Tabii üzerine de bol bol zeytinyağ...Kapiçyo çok değişik bir peynir. İtalyanca karışık demekmiş, tulum peyniri ile kaşar peynirinin karışımı gibi bir şey..Şimdi bunun adını karışık koysam kimse ilgilenmezdi  ama kapiçyo dedim herkes en azından bir kere tadına bakıyor diyor satıcı. Günün birinde yolunuz Datça Pazarına düşerse, sakın denemeyi ihmal etmeyin..



Breakfast is my favorite meal of the day..However I am the only one who enjoys this time of the day with little delicacies..Hubby only prefers a big cup of tea with extra extra sugar as his breakfast...Our beagle Hera used to be my constant company but with the arrival of summer our whole building complex turned into a big open buffet for her..She prefers to visit the tables of our neighbours everyday..

So I am usually alone during these times of the day and today I prepare myself my favorite Mediterranean breakfast..Fresh purslane, tomatoes and a special kind of cheese named kapiçyo which is produced only in this area..It is a mixtue of two best known Turkish cheeses kaşar and tulum..And of course a generous dose of olive oil on top of everything..If you ever stop at Datca's market on Saturdays dont forget to taste this delicious and very special cheese..




Ayşegül Seyahatte...



Şimdiki çocuklar ne kadar okuyor bilmiyorum ama benim yaşımdakiler için Ayşegül kitapları çok önemlidir, biz onlarla büyüdük..Hele benim adaşım olduğu için benim için yeri bambaşkaydı..Daha ilkokula gitmeden, okumayı öğrenmeden Ayşegül ve köpeği Fındık'ın bütün maceralarını ezberlemiştim...O zamanlar yani 60'lar sonu Türkiyesinde trene binmek seyahat etmekti..İşte Ayşegül'ün trenle yaptığı bir seyahat vardı ki neredeyse bugünde 45 yıl sonra o kitabın resimleri sayfa sayfa aklımda..

Sonra büyüdüm ve aynen o Ayşegül gibi bende seyahat etmeye başladım...Uçakla, trenle, gemiyle, otobüsle,arabayla ne bulursam dünyanın dört tarafında param ve zamanım el verdiğince dolandım durdum...

The Martine books written for children were my favorites when I was a small kid..They were published in Turkey with the name of Aysegul...I memorized all the adventues of Aysegul and her small dog even before I learned to read..As we have the same name, they were so special for me..Especially in one book she was travelling with train and after almost 45 years later I almost remember every picture in that book..

Later I grow up and started to travel the world just like the Aysegul in the book...

Foto:Valentina Fontenella


Sonra bir gün baktım birileri blog diye bir şey yazıyor...Çok hoşuma gitti ve bende oturdum hemen seyahatlerimi yazmaya başladım..Bloğumun adını mavilimon koydum ve sanırım Türkiye'deki ilk seyahat bloglarından biri oldu..İşte şimdi mavilimon, benim çok sevdiğim, her seyahat öncesi mutlaka danıştığım pek çok seyahat blogu ile beraber bir yarışmada..

Bu sıralar boş bir zamanınızda www.seyahatbloglari.com adresini ziyaret edip, sizi oturduğunuz yerden dünyanın dört köşesinde dolaştıracak gezginlere bir göz atarsanız hiç pişman olmazsınız...Bu arada seyahatinizden memnun kalırsanız mavilimon'a yada beğendiğiniz bir başka bloğa oy vermeyi ihmal etmezsiniz değil mi??  Ve kim bilir belkide bir Apple İpad mini kazanırsınız...Hadi bakalım şimdiden yolunuz açık olsun, iyi seyahatler...

One day I found about blogs and love them..I immediately created one for myself and started to write my travels that I made to all the different corners of the world. Now my travel blog mavilimon is competing with many of my favorite travel blogs at www.seyahatbloglari.com  

Well, all the travel blogs are in Turkish but I appreciate a lot if you take the extra step and vote for mavilimon and you might be the proud winner pf an Apple İpad mini..


Sunday, July 14, 2013

Reyhan Şerbeti../ Basil Drink...


Sevgili Dilek geçen haftalarda mesaj atmıştı..''Ben Beste'nin naneleri bloğunda gördüm yaptım, harika oldu, mutlaka sende yap..'' Benim gibi mutfak özürlü birinin bile yapabileceği kolay bir tarif olunca hemen denendi, komşularla paylaşıldı, onlarda çok beğendi..Bu sıcak yaz ve ramazan günlerinde alkolsüz değişik bir içecek arayanlara kesinlikle tavsiye edilir..

Recently Sibel sent me a message about a basil drink she saw at Beste's Blog and tried..She was telling me that its a great drink for hot summer days, and I should try it..As it looks so easy even for me, I decided to give it a try..I love it, I shared it with my neighbours, they loved it so I can confidently advise this drink for hot summer days..




Bir demet mor reyhan'ın üzerine 1,5 litre kadar sıcak su ekleyip, bir kaç limon dilimi, çubuk tarçın, yarım yemek kaşığı limon tuzu ve 6-8 kaşık toz şeker ekleyip karıştırdıktan sonra soğumaya bırakıyoruz...İşte bu kadar basit..

Add 1,5 litres of hot water to a bunch of of purple (red) basil and stir it with some lemon slices, cinnamon sticks, half table spoon of citric acid and 6-7 spoons of sugar...Let it cool and serve with ice cubes..As you see its very easy, just mix the ingredients and wait..





Link Parties that I joined:

Be Inspired Friday at Common Ground
Feathered Nest Friday at French Country Cottage
Home and Garden Thrsday at A Delightsome Life
Home Sweet Home at The Charm of Home


Saturday, July 13, 2013

Haftasonu.../ Weekend...




Umarım bu haftasonu kendinize ait bir köşe bulur ve keyfinize bakarsınız...Ama dikkat edin altınızda annenizin cüzdanı, gözlüğü ve evin anahtarları olmasın...
Püfür püfür esen Datça'dan iyi haftasonları....

I hope you will find a cozy place this weekend and relax...But careful not to have a wallet, housekeys and reading glasses which belongs to your mum, under your cozy place...
Wish you a great weekend from windy Datca..





Friday, July 12, 2013

Driftwood Wreath



Yaz rehaveti öyle bir bastırdı ki sormayın, değil bir şeyler yapmak, fotoğraf çekmeye bile üşenir oldum..Ancak bugün çalışma odasını düzenlemek artık şart olunca son 10 gündür malzemeleri masanın üzerinde yayılmış duran, sahilden topladığım yıpranmış ağaç parçacıkları ile yaptığım bu çelengi bitirdim, ve bizim evin giriş kapısına astım..

Nowadays summer laziness hit me hard...I am not working on a new project and sometimes even taking some photos is a big ordeal... But as I have to clean our small office place, I somehow finished this driftwood wreath...If I say driftwoods were laying on the table for the last 10 days, you would probably understand what I mean..Anyway now its finished and I hang it to our entrance door..





Yapımı aslında çok kolay...Kalın kartondan böyle bir şey kestikten sonra, ağaç parçalarını sıcak tutkal tabancası ile tek tek yapıştırdım..Önce saatin 12si, 3ü, 6sı ve 9u yerine gelen parçaları yapıştırırsanız çok daha kolay şekil verebilirsiniz...Ancak asıl sorun iş bittikten sonra başladı ve bu karton yetersiz geldiği için çelenk sağlam olmadı...En iyisi tabi ki bunu suntadan kesmekmiş ama yaz günü oda zor iş, onun için bir kat daha kalın kartondan aynı şekli keserek sağlamlaştırdım..

If you have some driftwood, actually its very easy to make..I cut this wreath shape from a cardboard and then hot glued the driftwood..If you first glue the pieces coming on 12 - 3 - 6- 9 o'clocks, it will be much easier to complete the rest.  However at the end this cardbord was not strong enough so I cut and glued another piece just like this to add strength to the whole piece..But if you can cut this piece from hard wood its ideal...




Bu sıralar blog'da biraz tembelim ama Sahildeki Ev'in facebook sayfasında hareket devam ediyor..Bana ilham veren, sevdiğim bayıldığım tonlarca fotoğraf orada..Bir ara beni orada da ziyaret ederseniz çok sevinirim..

I am a bit lazy on the blog nowadays but please follow me on the facebook page of Sahildeki Ev, as I am sharing tons of picture that are giving me inspirations on these hot summer days...




Saturday, July 6, 2013

Modifiye edilmiş limonlu kek/ Modified Lemon Cake...


Sanırım daha önceki yazılarımda bayağı bir mutfak özürlü olduğumu yazmıştım...Uzun yıllar yalnız yaşadım, ya dışarda yerdim, ya da evde pratik bir şeyler..Evlendikten sonra da bu durum pek değişmedi..Sevgili 3 gün önüne yemek koymasam bir şey demez, gider peynir ekmekle gül gibi geçinir gider....Yemek bir şekilde hallediyorum da pasta böreklerde durum daha da vahim...45 yaşıma kadar mikro dalga dışında başka bir fırınım olmadı desem durumu anlarsınız sanırım..

Geçen ay çaya misafirlerimiz gelecekti, limonlu şeyleri çok sevdiğim için limonlu kek yapayım dedim..Öyle tariflere falan çok aklım ermediği için gittim marketten hazır kek unu aldım... Beceremedim..Şimdi diyebilirsiniz ki her şeyi içinde olan hazır keki pişirmek ne kadar zor olabilir ki...Nasıl oldu bilmiyorum ama keki kalıptan kaşık kaşık yemek zorunda kaldık. (misafirlere vermedim tabili :))....Ama bu durumlarda  çok kindarımdır da..Bir gün seni yeneceğim limonlu kek dedim ve 1-0 sahadan yenik ayrıldım...

Sonra bir kaç gün önce yabancı bloglarda gezinirken bu tarifi gördüm..8 yaşındaki kızım benden hiç yardım almadan yaptı diye yazmıştı, bloğun annesi...Hırslandım tabiki ve bugünde marketten bir limonlu kek unu aldıktan sonra işe giriştim ve sonuç bu oldu...Ben şimdi her zamanki huzursuzluğumla bu tarife onu bunu ekler tekrar dener dururum ama orijinal hali benim için bile süper basit oldu...
1 paket hazır limonlu kek unu
2 yumurta
1 kaşık limon suyu ve rendelenmiş kabuğu
1/3 bardak kadar sıvı yağ...

9 dakika önceden 190 derece ısıtılmış fırında birer tatlı kaşığı karışımı pişirince bu harika içi yumuşacık modifiye edilmiş limonlu kekten kurabiye ortaya çıktı.. Bu arada geçen kış bana 3-5 kilo aldırtan çikolata parçalı kurabiyemi mükemmelleştirme çabalarımdan biliyorum, kurabiyeyi yumuşak istiyorsanız, aman zamanlamayı atlamayın..Oturun saatin başında bekleyin derim..Bir dakika bile geçse ortaya bambaşka bir şey çıkıyor..

Bu arada bu post'u fotoğraflama da bana sponsor olan komşumuz Mualla Hanım'ın limonları, ve Fahrettin Bey'in nanelerine buradan çok teşekkür ederim :)) 



To tell you the truth my talents in the kitchen are quite limited..As I lived alone for many years, I mostly survived with take a ways or some very practical foods..This did not change after I got married..Hubby could survive very easily with a bid of bread and cheese for days... When it come to bake cakes and cookies I am a totally hopeless case..If I tell you that the only oven I owned until the age of 45 was a micro wave, I think you will easily get the picture..

Last month some of my friends came for tea and I tried to bake them a lemon cake with cake mix..The result was awful..You could wonder how hard it could be to bake a cake from a ready cake mix but at the final end we ate the cake with spoon...I might not have the simple talents in the kitchen  but I can easily become so revengeful easily..So on that day I vowed to beat the lemon cake mix one day in the futıre :))


So couple days ago I came across to this receipe on a blog..The blog mommy was telling that her 8 year old daughter baked these cookies without any help..I had to take this challange, so I ran to the market to get another cake mix, and I am please to tell you that the result is quite satisfactory..I will probably add or subtract certain items from this receipe in the near future but the super easy original is :

1 package lemon cake mix
2 eggs
1/3 cups vegetable oil
1 table spoon lemon juice and some lemon zest.. 

Mixed all the ingredients and bake on a pre heated 190 degress oven for 9 minutes to have soft lemon cookies , modified from a cake mix..

Thursday, July 4, 2013

L.O.V.E.

Bu hafta misafirlerimiz var..Kafamda proje tilkileri fır fır dönse de, ne zamanım var, ne de sıcaklar dolayısıyla halim...Ama işte onlar gelmeden hemen önce boyadığım teneke kutular..Aslında yaz aylarında taze çiçek koymak için şöminenin üzerine yaptım ama sehpanın üzerinde daha iyi fotoğraflayabildim...

This week we have guests at the house..Although I have many projects on my mind , I dont have the time plus its too hot to sit and work..But I made these small vases out of tin food cans, right before our guests arrived..Actually they are for the fireplace mantel to put fresh flowers during summer months but I photographed them better on my coffe table...





Yapımı ise çok kolay...Teneke kutular ve biraz boya yeterli...Aslında en kolayı sprey boya kullanmak ama evde bulabildiklerim metalik beyaz olduğu için ben akrilik boya kullandım. Harfler ise hemen pıt pıt stencil yapıldı...Aklımda bunun benzeri bir kaç set daha hazırlamak var ama şimdilik değişik şekillerde teneke kutu avındayım...En kısa zamanda tekrar görüşmek üzere, şimdilik çok sıcak Datça'dan sevgilerimi yolluyorum...

It's a super easy DIY..Spray paint is much easier to use but as I dont have the colors I want, I used acrilic paint, and stenciled the letters..I want to make couple more sets like these but now I am in the hunt of different shape tin cans..Hope to see you again very soon and I am sending my best wishes from very HOT Datca..