Thursday, July 13, 2017

Yatak odasında yeni bir şeyler..


Merhabalar tekrar,
Bloğuma yeni yazılar yazacağım diye hem size, hemde kendime söz vermiştim. Ama tekrar başlamak, pas tutmuş yerleri açmak uğraştırıyor biraz.. Geçen gün yanlışlıkla hep açık duran hesabımdan çıkmışım, sonra yeniden girmek istedim.. Değil şifreyi, hangi email ile açtığımı bile unutmuşum.. Neyse biraz uğraştırdı ama sonunda tekrar buradayım işte :))

Yaz tüm tembelliği ile devam ediyor buralarda.. Sabah yine çok erken kalkıyoruz, sıcak bastırmadan denize gidiyorum sonra evde yapılması gerekenleri yapıyorum sonrasında da hem biz hemde tüylü çocuklar uzun bir siesta yapıyoruz öğleden sonra.. Evle ilgili çok fazla yeni projeler yapamıyorum. Aslında her yaz böyledir benim için, değil yeni projeler, çoğu kez fotoğraf çekmek bile zoruma gidiyor..



Aslında en rahat çalıştığım aylar hep bahar ayları olur benim için ama Mart ortasında bir ameliyat geçirince. bahar da yapmak istediğim bir sürü şeyi yapamadım. Neyse Allah sağlık versin de yine yapılır her şey.. Bu sabahta yatak odasını biraz düzenleyince üşenmedim fotoğrafta çektim biraz.. Fotoğraf çekerken terleyince biraz klimayı çalıştırdım, o sırada Ares'cim de gönüllü olarak geldi fotoğraf karesine girdi bu sefer.:))


Yazın yatak odalarında malum hep pike kullanıyoruz.. Ben özellikle yazlık evlere, yada bizimki gibi marin tarzı döşenmiş evlere bizim peştemallerimizden yapılan pikeleri çok yakıştırıyorum. Renk renk her birinde aklım kalıyor. Daha önceden bir tane turkuazım vardı, şimdi de siyahlı bir tane aldım.. Buradaki pike Denizli'de üretim yapan Wellstil firmasının. Eğer instagram hesabınız varsa aynı isimli hesaptan diğer çeşitlerini inceleyebilirsiniz..



Bu sıralar Sahildeki Ev'e bir kaç tane yeni puf geldi.. Aslında ihtiyaç özellikle yaz aylarında kalabalık misafir geldiğinde balkonlara sandelye taşımanın zorluğundan doğdu..Puflar bizim dekorasyon anlayışımızda pek fazla kullanılmazlar nedense.. Ancak özellikle ufak mekanlarda hem sehpa, hemde oturulacak yer olarak kullanmak için süperler.. Mesela bir tanesini yatak başucuna koydum ve üzerine de mermer bir tepsi içinde ufak tefek eşyalarımı koyuyorum.. 


Marin tarzında halatlarla süslenmiş bir diğerini de balkonda kullanmaya başladım.. Yine üzerine koyacağınız bir tepsi yada sunum tahtası ile hemen şık bir sehpa haline dönüşebiliyor.. Puflar Çanakkale'de koltuk ve ve puf üreten Lorence Home firmasından.. Özellikle renk renk ürettikleri puflar her zevke ve her dekorasyon tarzına uyabilecek güzellikte.. Firmanın internet hesabına buradan ulaşabilirsiniz..

Tuesday, June 27, 2017

Özledim...


Özledim blog yazmayı.. Özledim kimi zaman burada uzun uzun dertleşmeyi, uzun uzun yaptığım projeleri anlatmayı.. Bazen de öylesine gevezelik yapmayı.. Bir şeyler yazmak istedim ama nereden başlayacağımı da bilemedim. Laf aramızda hatta fotoğrafları nasıl düzenlediğimi bile unutmuşum, neyse biraz uğraştıktan sonra buldum :)) 



Yaz mevsimine tüm hızı ve tüm sıcaklığı ile giriş yaptık Datça'da.. Geçen gün kendi kendime düşündüm, buradaki mevsimleri en sevdiğimden başlayarak sıralasam sonbahar sanırım ilk sırayı alır.. Sonra ilk bahar, kış.. Sonunculuk ise yaza kalır.. Sonbaharı seviyorum çünkü bu sıcak havalar gidip yerini hafiften insana huzur veren bir serinliğe bırakıyor, geceleri uykular daha bir rahat uyunuyor, kalabalıklar yavaş yavaş çekiliyor, deniz deseniz en güzel hali ile önümüzde salınıp duruyor.. 

İlkbahar ise her dışarı çıktığımda yeni bir çiçeğin yeniden merhaba dediğine şahit olduğum bir dönem.. Şu sıralar bahçedeki çiçekler, ekilen biçilen tarlalar hariç Datça'nın o muhteşem doğası, neredeyse yaz uykusuna çekildi. Her yer sarardı. Beni bilirsiniz evimin her köşesine koymayı sevdiğim taze çiçekler, en sevdiğim aksesuarlardır. Bu sıralarda çıktığım yürüyüşlerde genellikle elim boş dönüyorum ama Allahtan şimdilerde özellikle tarla kenarları fotoğraftaki edep çiçekleri ile dolu.. 


Nedense biz kimi çiçeklere çok güzel isimler vermesini pek becerememişiz gibi geliyor bana .. Mesela herkesin Fransız lavantası dediği o güzelim çiçeğe biz karabaş otu demişiz. Sonra yine bu dönemin en güzel yol kenarı çiçeklerinden katır tırnağı var ismini beğenmediğim.. Bir de bu edep çiçekleri.. Sanki bunlara edep çiçeği denince diğer tüm çiçekler edepsiz demişiz gibi geliyor bana :))  Bu çiçeğe en güzel ismi ise İngilizler vermiş..Queen Anne's lace yani kraliçe Anne'in danteli.. Hakikaten ince ince örülmüş çok zarif bir dantele benzemiyor mu? Latincesi ise anthriscus sylvestris

 Kırlarda şu sıralar bol bol bulabileceğiniz bir çiçek.. İsterseniz kocaman bir buket yapın, isterseniz de biraz yeşil dallarla hatta bulabilirseniz biraz renkli çiçeklerle karıştırıp koyun bir vazoya.. Güneş altında bırakmazsanız arada da kirlenen suyunu değiştirirseniz uzun süre taze kalabilen çiçeklerden biri. Tek kusuru bol bol polen döküp etrafını biraz kirletmesi ama o kadar kusur da olur, siliveririz gider değil mi?

Kendi kendime söz verdim artık daha çok buralarda olacağım. O zaman şimdilik hoşçakalın ve harika bir gün geçirin.. Kısa zaman sonra görüşmek üzere..


Thursday, December 1, 2016

iPad den deniyorum bakalım nasıl olacak..

Uzun zamandır blog yazmayı ciddi ölçüde yavaşlattım.. İnstagram çıktı bloglarımızı ciddi biçimde ihmal etmeye başladık o tamam ama benim için bu ihmalin bir başka yönü daha var.. Bloğu Windows uygulamasının olduğu diz üstü bilgisayarından yazması çok kolay, çünkü zaten orası için hazırlanmış bir uygulama olan Blogger kullanıyorum ben.. Ama cep telefonları ve iPad çıktıktan sonra diz üstü bilgisayarları neredeyse atıl kaldı.. Aklıma yazacak bir şey gelse bile bilgisayarı alıp blog yazmak zoruma gidiyor çoğu zaman..



Bu yazıyı da ilk kez Blogger uygulamasını i pad e indirerek yazmaya çalışıyorum.. Sizlerden deneyen var mı bu uygulamayı merak ediyorum. Öncelikle fotoğraflar küçük ve sol tarafta çıkıyor acaba onları büyütüp ortaya çekebilirmiyim merak ediyorum..



Aralara da benim yaramaz oğlum Ares'in resimlerini ekliyorum, bakalım nasıl olacak..



Tuesday, October 18, 2016

Milk paint /Süt boyası..


Artık eskisi kadar sık blog yazısı yazamıyorum biliyorsunuz ama yeni bir şey denediğimde, yaptığımda belki günün birinde birilerinin işine yarar diye mutlaka bir yazı hazırlamaya çalışıyorum.. İşte bu seferde yurt dışı sitelerde hep adını duyduğum milk paint yani süt boyasını ilk kez denedim ve sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum..


 Süt boyası su bazlı ve zararlı tüm kimyasallardan arındırılmış bir toz boya.. Dolayısıyla uygulaması diğer boyalara göre oldukça farklı çünkü su katıp kullanacağınız boyayı siz hazırlıyorsunuz.. Standart ölçüsü bir ölçek toz boyaya bir ölçek su eklemek..Boyayı hazırladıktan sonra da kullanmaya başlamak için 10 dakika beklemek gerekiyor..  Ancak bu ölçü benim her zaman alıştığım boyalardan daha az akıcı çıkınca ben biraz daha ekledim..  Benim boyayacağım zeminin üzerinde 2-3 kat vernik olduğundan iyi sonuç için astar boya gerekliydi.. Diğer yaptığım mobilya boyamalarında mümkün olduğunca astar boya kullandırmayacak boyaları bulmaya çalışıyorum ama süt boyasının bence en muhteşem özelliği ilk kat boyayı yaparken extra-bond adı verilen astar boyayı da içine katmanız.. Dolayısıyla bir taşla iki kuş vurarak ilk katı sürerken hem astarı atıyorsunuz hem de boyayı.. İkinci katı sürerken extra-bond kullanmanıza gerek yok.. Extra bond çok başarılı bir astar ve onun sayesinde laminat dahil pek çok düz ve parlak yüzeyi boyamak mümkün oluyormuş... 


Diğer boyalara göre çok daha hızlı kuruması ve kokusuz bir boya olması evin içinde boya yapmak için diğer artı özellikleri.. Aslında beni en uğraştıran kısmı sanırım boyayı hazırlaması oldu.. Su ve toz boyayı pütür kalmayacak şekilde çok iyi karıştırmanız gerekiyor.. Eğer pütür kalırsa boya yaparken onlarda zemine yapışıyor..  Yapışan pütürlerden kurtulmak için her iki kattan sonra da çok hafif bir zımpara yaptım.. Bir diğer hatam her zaman olduğu gibi iş bitince orasına burasına biraz daha fırça darbesi vurmak oldu ki, o son darbeler sizinde fotoğraflardan görebileceğiniz fırça izlerini yaptı.. Size tavsiyem rulo fırça kullanmanız ve sonrasında fazla oynamamanız olur.. Sonuç olarak benim çok ama çok sevdiğim mat, dokulu, hafif eskimişlik hissi taşıyan çok güzel bir yüzey ortaya çıktı..  Tekrar kullanırmıyım ? Kesinlikle..


Süt boyayı nereden temin edeceğinize gelince.. Antalya'da bulunan Alarart'dan.. Facebook ve İnstagram'da da Alarart olarak sayfalarına ulaşabilirsiniz.. Sahibi Eszter hanım hem kendisi çok güzel şeyler yapıyor hemde süt boyalarını ve yardımcı malzemelerini satıyor.. Bana istediğim maviyi bulana kadar çok uğraştı buradan da kendisine ayrıca teşekkür etmek istiyorum.. Ben burada dilim döndüğünce kendi deneyimimi anlatmaya çalıştım ama sorularınız olursa kendisi memnıniyetle cevaplayacaktır.. 






Wednesday, September 28, 2016

Yeni renkler denemeli..

Serinleyen havalarla birlikte bloğumun üzerindeki tozları, kıyıda köşede çöreklenen örümcek ağlarını temizleme zamanı geldi sanırım..  Hep kendi kendime bloğumu daha aktif tutmalıyım diye konuşuyorum ama instagram ve facebook'ta yayın yapıp daha fazla kişiye ulaşmak öyle kolay ki, burasını hep ihmal ediyorum.  Ama tabii buranın tadı bambaşka.. Burası en alasından hazırlanmış mükellef bir yemekse, diğer taraflar fast food restaurantı kıvamında.. 


Şu sıralar Datça'nın en sevdiğim zamanlarını yaşıyoruz.. Havalar sabah ve akşam saatlerinde serincene ama öğle saaatleri hala denize girip, kumsalda güneşlenecek kadar sıcak.. Deniz ise hala tek kelime ile nefis.. 


Günün uzunca bir kısmını artık kapalı balkonda geçirmeye başladık.. Bende hemen yeni renkler, yeni şeyler denemek için kilimlerimi ve kilim yastıklarımı ortaya çıkarmaya başladım.. Son dönemde renkli tekstillerin, kilimlerin, kilim yastıkların, yeşil yapraklı kocaman çiçeklerin, ahşap yada hasır-bambu mobilyaların, etnik çizgilerin sıklıkla kullanıldığı bohem tarzı oldukça hoşuma gitmeye başladı.. Ama tabii bu tarzın bizim eve yani oldukça fazla marine çizgiler olan eve yakışanını yakalamaya çalışıyorum.. İki tarzı birbirleri ile harmanlamaya çalışacağım bu kış anlayacağınız.. 



Bazı hatalarım hemen su yüzüne çıkmaya başladı tabii.. Türkün gözü aldadır hesabı kilim yastık toplarken elim hep kırmızılılara gitmişti ama bej-açık kahve tonlular daha bir yakışacakmış bizim eve sanki.. Şimdi sırada aksesuarlarla oynama ve içeriye daha çok yeşil yapraklı çiçek taşımak var.. Bir de bir kaç tane bakır aksesuar denemek istiyorum. Belki ufak tefek bir şeyleri de bakır renge boyarım.. Bol bol yeni şeyleri deneyeceğim, hareketli bir kış beni bekliyor anlayacağınız..



Ve evet yine söz veriyorum, bloğumu daha aktif tutmaya çalışacağım hatta şöyle yeni bir başlık falan da yapsam, belki de yeni bir tarz güzel olur gibime geliyor..

Ama şimdilik hoşçakalın..



Wednesday, August 31, 2016

Sonbahar'a doğru..

Öğle sıcaklarında hala klimasız pek oturamasak da, sonbaharın geliyorum diyen ayak sesleri özellikle sabah erken saatlerde iyice duyulmaya başladı Datça'da.. Baktım bir kaç gecedir sabaha karşı daha önce nerede bıraktığımızı bilmediğimiz pike için sen alıncan,ben alıcam kavgası yapmaya başlamışız Sevgili ile..Güneş doğar doğmaz gene atıyoruz zavallıyı bir kenara tabii.. 


Madem artık pikelerin zamanı geldi, son dönem ki favorimi serdim hemen.. Bir süredir hem buradan hemde instagramda ki hesabımdan artık evimde daha çok bizden, bizi anlatan, bizlerin el emeği, göz nuru ürünleri  kullanmak istediğimi yazıp duruyorum..Hele o bizim dokumalarımız, öz be öz kilimlerimiz, halılarımız yok mu dünyalara bedel.. Tüm dünya da bunun farkında ama biz hala çoğu Çin malı  pembeli, çizgili vs şeylere bayılıyoruz.. Her neyse bu çok derin bir konu, belki başka zaman daha uzun uzun yazarım..


 İşte yatak odasındaki bu yeni görünüm benim bu dileğimin biraz şekillenmiş hali..Dekorasyonda kullandığım ana ürünlerin çoğu bizden.. Yatak örtüsü veya pike olarak kullanabileceğiniz yumuşacık, sıcacık örtü bizim tezgahlarda dokunmuş.. Benim bu dokuma aşkımı paylaşan hemen yanıbaşımda Datça'da bulunan harika bir dükkandan- Oda Sanat.. Datça'ya yolunuz düştüğünde mutlaka uğramanız gereken bir dükkan.. Her türlü dokuma kumaştan yapılmış kıyafetler ve ev tekstili ürünleri arasında kendinizi kaybedeceğinizin garantisini verebilirim.. Datça'ya yolu düşmeyecekler de buradan internet sitelerine ulaşabilirler..

Yatağın üzerindeki iki adet kilim yastık ise yine son dönemde tanımaktan çok mutlu olduğum Seçil Özelmas'a ait.. Seçil hanım bizim motiflerimizle harika kilimler tasarlıyor.. Tamamen doğal boyalar ve yünlerle üretilen bu yastıklar ve kilimlerle aşk yaşamamak imkansız.. Internet sitesini buradan incelemenizi şiddetle öneririm..

Biraz da Seçil hanımdan öğrendiklerimi yazmam gerekirse yastıklardan birinin ve bardağın üzerinde gördüğünüz karanfil motifi bağlılık ve mutluluk sembolü, cenneti ve dünyevi güzellikleri simgeliyor, doğayı ve doğurganlığı vurguluyor..Mutluluğun ve saf aşkın ifadesi..

Diğer yastıkta görülen el motifinin ise kem gözlerden koruduğuna inanılıyor.. Verimlilik ve iyi şansın sembolü.. 


Wednesday, August 24, 2016

PVC pencereler de boyandı..

2016 yazı sanırım blogger lık hayatımın en tembel yazı oldu.. Gerçekten çok sıcak bir yaz geçirdik ve Eylül'e yaklaştığımız şu günlerde bile hala öğle saatlerinden akşama kadar klima altında oturuyoruz.. Gerçekten çok bunalttı bu yaz sıcakları beni.. Şu sıralar aklımda yine bir sürü proje özlemle sonbahara girmemizi, havaların birazcıkta olsa serinlemesini bekliyorum.. Ama havalar sıcak olsa da Sevgili ile beraber çok uzun zamandır aklımızda olan bir şeyi denemek fırsatı bulduk ve en sonda kahverengi halini görebileceğiniz şu pimapen pencereleri beyaza boyadık..


Çok eskiden National Geography dergisinde ''blond anxiety'' yani sarışın olma kaygısı diye çevirebileceğimiz bir şey okumuştum.. Saçlarına güneşten açılmış gibi sarışın bir gölge vermekle başlayan saçları sarıya boyama serüveninin kimi kadınlar için kısa sürede, yeteri kadar sarışın olamadım diyerek civciv sarısı hallerine geçişi anlatan bir terimdi.. Kuaförlerimizin de bu konuda ellerinden geleni esirgemediğini de unutmamak lazım tabii.. Her neyse saçımı hiç sarıya boyatmadım ama ev konusuna gelirsek bende uzun süredir 'white anxiety' yeteri kadar beyazlayamama kaygısına kapıldığıma eminim.. İşte sanırım bu nedenden o kahverengi pimapenler beni bayağı ciddi anlamda rahatsız ediyordu..


Plastik boyamayı denemek için bir sürü boya not almıştım ama sonunda şu ana kadar denediğimiz en kuvvetli astar boya ile ufak bir deneme yapalım dedik ve mutfak seramiklerini boyamada çok başarılı sonuç veren boyalarla  sıcağa aldırmadan Sevgili işe koyuldu..


Bu tarz boyama işlerinde fotoğraflarda da göreceğiniz gibi özenli bir şekilde boya taşmaması gereken yerleri bantlamak çok önemli.. Çoğu zaman sıkıcı bir iş olabiliyor ama iyi sonuç almak için o sıkıntıya girmeye kesinlikle değer.. İstediğimiz sonuca ulaşmak için 2 kat astar boyadan sonra, 3 katta beyaz boya atmak yetti.. Kullandığımız boyaların detayına seramik boyama ile ilgili yazdığım buradaki yazıdan ulaşabilirsiniz.. Mutfak seramiklerini artık neredeyse 2 yıldır hiç bir sorunla karşılaşmadan kullandığım için bu boyayı orada gönül rahatlığı ile tavsiye edebilirim ama pvc'deki dayanıklılık sonuçlarını size ancak bir süre sonra verebilirim.. Bu arada bu pencereler balkonda olduğu için şimdilik sadece dışa bakan kısımlarını, oturduğumuz sitenin düzenini bozmamak için beyaza boyadık ama iç kısımlara bakanları turkuaz ya da maviye boyamak gibi planlarım da yok değil hani :))


Ve son bir ipucu: Bu sıcak ve rüzgarlı günlerde boya çabuk kuruduğu için tüm boyama işlerini bir güne sıkıştırabilirsiniz ama sonra bantları çıkarmak için bırakın boya 3-4 gün kurusun iyice sertleşsin ki bantları çıkartırken, boyadığınız yerleri de kaldırmayın.. Hatta bantları kaldırırken bir maket bıçağı yardımı ile bantı kesebilirseniz çok daha iyi sonuç alırsınız..

Ve son fotoğrafta da boyanmadan önceki hali...