Saturday, November 29, 2014

Tanıştırayım: Tomatillo olur kendileri..


Burada bizim gibi yaz kış yaşayan bir ressam komşumuz var.. Bize çok yakın olan evlerinin dışında bahçe içinde, kocaman bir meşe ağacının altında çok güzel bir atölyeleri de var. İşte o bahçede aklınıza ne geliyorsa yetiştiriyorlar.. Baktım geçen gün ,geçerken altın çileğe benzer koca bir tabak yeni bir mahsul bıraktılar.. Tomatillo imiş adı.. Ne yapacağım ben bunla dedim, çok güzel salsa sosu olur dediler..


Salsa yapmışlığım varsa da, salsa sosu yapmışlığım hiç yoktur.. Sağ olsun google hemen önüme bir dolu salsa sosu tarifi verdi. Aklıma ilk yatanı yaptım bu yeşil domatese hem benzeyen hemde hiç benzemeyen ufaklıklardan.. Nasıl nefis bir şey çıktı ortaya anlatamam.. İlk yaptığım gün şansa evde patates salatası vardı.. Bol bol ekledik üzerine, 40 yıllık patates salatası bambaşka bir şey oldu çıktı..

Bizde bulunması zor olduğu için uzun uzun tarifini yazmayacağım ama olurda günün birinde rastlarsanız, ya da bahçenizde yetiştirmeye kalkarsanız, green salsa sauce diye aratıverin internette..


Cumartesi günleri Datça'ya taşındığımızdan beri bizim için öğleyin bira, akşam da tavuk kanatı gecesidir.. Öğleye doğru Datça'ya iner, pazara gider, sonrada markete uğrar haftalık alışverişimizi yaparız.. Eve gelip alışverişi yerleştirdikten sonra biraz nachos yaparım, yanında buz gibi bira ile keyif yaparız.. Bugün nachos yapmadım kalan son salsa sosumu kullandım.. Biraz sulu olduğu için olgun bir avokado ekledim, nefis bir dip sos oluverdi..  


Couple days ago, one of our neighbours brought us a big plate of tomatillos.. This is the first time I am seeing them in Turkey, so after some google search, I made green salsa sauce with them.. We really loved the outcome, it was just delicious.. Especially we loved adding it to potato salad..

And today I made some dipping sauce by adding a ripe avocado to the mixture.. On a hot winter day it went so well with a glass of cold beer..



Thursday, November 20, 2014

Bir değil, iki meselem var.../ Felt cushions

Size şu bir değil iki meselemi anlatmadan önce biraz gerilere gitmem lazım.. Ben fotoğraf çekmeye ve kendi evimde, kendi halimde feci acemice styling yapmaya çalışmaya iki yıl önce falan başladım.. Bu dönemde Avustralya'dan Kara Rosenlund ve Hollanda da çalışan Paulina Arcklin yaptıkları ile her daim rüyalarımı süsleyen iki kadın oldu... İkiside harika fotoğraf çekiyor, ikisinin de rüya gibi evleri var ve o rüya gibi evlerini yaptıkları çalışmalara yansıttıkları için, ortaya muhteşem şeyler çıkıyor.. İkisinin de şu ana kadar yayınladığı her fotoğrafı bıcık bıcık inceledim desem yeridir..

Bu ikiliden Paulina Arcklin'i kendime daha bir yakın hissederim.. Çünkü oda benim gibi beyaz sever, en olmaz denen şeyleri beyaza boyar, ve özellikle de Fas'tan harika otantik objeler toplar.. Hani bu yaştaki bana, çocuklara sordukları gibi büyüyünce ne olmak istersin deseler, hiç düşünmeden Paulina Arcklin derim... 


Yine bir gün Paulina Arcklin'in facebook sayfasında Mesele isimli bir firma için yeni yaptığı bir çalışmayı incelerken ve niye bizde böyle güzel şeyler yok diye hayıflanırken, yeni bir fotoğraf yayınlandı ve altında da Mesele'nin bir Türk firması olduğu yazmasın mı... Hani havalara uçtum desem yeridir...


O günden beri ürünlerini merakla takip ettiğim firmalar arasına katıldı Mesele.. Unutulmaya yüz tutan zanaatlarımızın, kültürel zenginliklerimiz yavaş yavaş onun aracılığı ile bize muhteşem bir dönüş yapmasını keyifle takip ettim.. Ama beni bilirsiniz tüm ürünler arasında yastıklar, özellikle de keçeden yapılanlar gönlümde ayrı bir yer tuttular.. 


Ve işte Sahildeki Ev, yeni balkonunda, yeni bir yıla, bir değil bu iki güzel Mesele yastık ile hazırlanmaya başladı.. Mesele'de semboller çok önemli.. Aldığınız her ürün bir sembol ile bağlantılı ve aslında o an hayatınızda neyi istiyorsanız, onu çekip alıyorsanız.. Benim seçimlerim ateş ve su elementleri oldu. Ateş hem burcumun elementi, hemde çok yakında gireceğim yeni bir yaş döneminde ateşin enerjisine her şeyden çok ihtiyacım var.. Su ise duyguların, dişiliğin ve sezgilerin sembolü..Hayatı akışına bırakmayı her daim bana hatırlatacak bir sembol..  



Bu arada piyasada şu tabaka tabaka satılan keçelerden yapılan ürünleri göre göre, gerçek keçeye dokunma keyfini ve onun o ipeksi halini unutmuşuz.. Bu yastıkları geleneksel ıslak keçe yöntemi ile üreten Mehmet Oğuz Koç'un Ankara Samanpazarı'nda bir keçe atölyesi varmış ve burada eğitimlerde veriyormuş.. Ankara da oturanların bilgisine.. Zamanında geleneksel yöntemlerle Ebru yapmayı öğrenmiştim, keçeyi de öğrenmeyi çok isterdim, deneyen olursa bizimle deneyimlerini paylaşmayı unutmasın lütfen..



Ve işte Sahildeki Ev bu güzel yastıklarla, yavaş yavaş kırmızılanmaya ve yılbaşı havasına girmeye başladı..Sevgili Selen Öztürk'e de bu zarif  jesti için buradan binlerce teşekkürler..

Mesele'nin sayfasına  buradan ulaşabilirsiniz..



Amsterdam based photographer Paulina Arcklin is definitely one of my favorite ladies.. I love her house and her style and I love how she reflects these to her commercial works.. Couple months ago, she worked with a new Turkish company Mesele who is giving a new life to traditional Turkish products and combining them with universal symbols..

So I started to decorate our house for the new year with two Mesele cushions..They are created using traditional felt production methods.. I chose the elements, water and fire symbol for the coming year.. 

You could see the products of Mesele from here...  





Monday, November 17, 2014

Sonbahar güzelleri.. / Autumn Colors..



Buraya da bir kaç kez yazdığımı hatırlıyorum.. ''İnsanlar plan yapar, Tanrı 'da onlara gülermiş'' çok sevdiğim bir laftır.. Hep tonlarca plan yapıp, gelen bir haberle hepsi alt üst olunca bunu hatırlar ve gülerim.. Geçtiğimiz Cuma günü de öyle oldu.. Sabah kalkınca kahvaltı ederken haftasonu için bir dolu plan yaptım, derken bir telefon geldi ve her şeyi unutup deli gibi uçak bileti aramaya başladım..

Uzun süredir, kanserden beter bir hastalıkla, aslanlar gibi mücadele eden sevgili eniştemin ölüm haberi geldi.. Cuma gece uçağı ile annem ve teyzemle İstanbul'a uçtuk.. 



Cumartesi günü neredeyse tamamen trafikte geçti desem yeridir.. Sabah Çekmeköy'den çıkıp, Ataköy camiine öğle namazına yetiştik.. Ardından Zincirlikuyu mezarlığına gidip, enişteme veda ettik, yeniden Ataköy'e gidip çok kısa bir taziye ziyaretinde bulunduk ve akşam saatlerinde tekrar Çekmeköy'e ulaştık.. Datça'da önümde üç tane araba olunca, hay Allah bugünde yolda trafik var diyen ben, artık İstanbul'daki trafik eziyetine diyecek yorum bulamadım.. Arabada İstanbul trafiği ile ilgili eski anılarımı anlatıp güldürdüm bizimkileri..

Fatih Sultan Mehmet köprüsünün çevre yolları ilk açıldığında, ben Üsküdar'da oturuyordum ve Bakırköy'e çalışmaya gidiyordum.. Eski püskü bir minibüs servis niyetine biz 3-5 bayanı getirir götürürdü.. Boğaz köprüsü yollarında fazla hızlı gidemiyorum, sizi işe yetiştiremem diyen servis şöförümüz, bir süre sonra yeni 2. köprü yollarını kullanmaya başladı.. Tüm yol boyunca bizden başka 3-5 araba görüyoruz  o kadar.. Bir kaç gün sonra, sabahları değil de, gece dönerken yolun  ıssız halinden korkup, dilekçe vermiştik, biz Boğaz köprüsü yolundan gitmek istiyoruz, korkuyoruz diye.. O günleri şimdi bir peri masalı gibi anlatmak, ne komik değil mi? 


Kış aylarında uçak seferleri iyice azaldığı için, Pazar sabah 6 uçağı ile de yeniden Dalaman'a uçtum.. Yağmurun çiselediği, kapkaranlık ve soğuk bir İstanbul sabahında bindim uçağa, pırıl pırıl, şıkır şıkır bir Dalaman sabahında indim.. Arabanın tüm camlarını sonuna kadar açıp, Gökova'ya giden yolda, mis gibi narenciye bahçelerinden gelen kokuları içime çektim, sabah kahvaltısı niyetine yol kenarında ki tezgahlardan koca bir bardak nar suyu içtim.. İyi ki geldik buralara dedim, Hastanede geçirdiği son 11 ay boyunca en büyük dileklerinden biri, biraz toparlanıp hiç olmazsa bir haftalığına Datça'ya gitmek isteyen eniştemi andım hep.. Etrafımda gördüklerim, duyduklarım, kokladıklarım huzur verdi bana ve yeniden evime ulaştım..


Evin uzun süren tadilatı nedeniyle olsa gerek, bu sonbahar fazla fotoğraf çekemedim.. Artık yılbaşı için evler yavaş yavaş süslenmeye başladı ama ben hala sonbahar dekorlarına, sonbahar fotoğraflarına doyamadım.. Bunlar son bir kaç günde, sabah yürüyüşlerinde eve bulup getirdiğim sonbahar güzelleri.. 



This past weekend I made a quick trip to İstanbul for the funeral of my uncle.. To tell you the truth, lately I am only going to İstanbul either for funerals or weddings. As always İstanbul's traffic was awful. We spent almost the entire day in the traffic to go the the mosque and then to the cemetary which are located in different parts of the city.. Maybe for the millionth time, I felt so lucky that we made the decision to move to Mediterranean coast where life is so much simple.

Due to the renovation of the house, I couldnt take any autumn photos this year.. I love this time of the year, I love the autumn colors and playing with them..I took these photos with the bits and pieces I gathered in my morning walks..



Tuesday, November 11, 2014

Haydi Balkona.../ Beautiful Day..


Dışarıda nasıl güzel bir hava var anlatamam size, hani yazdan kalma desem, öyle değil, bahar desem bahar değil, bambaşka bir şey.. Sabahtan beri sokaklardan içeri sokamıyorum kendimi.. Evde işler bekleye dursun, birazda fazla güneş gelmeden balkonun fotoğraflarını çekeyim dedim.. İki gündür yerleştik sayılır balkona, ve şu sıralar pek seviyoruz kendilerini, sabah, akşam burada oturuyoruz.. 

Daha öncede instagram hesabımda yazdım galiba, buraya hiç yeni eşya almadım.. Evin içindeki eşyalar oradan oraya taşındı durdu, ve ortaya böyle bir şey çıktı..

There is a beatiful day here, today.. I spent most of the morning outside, eventhough tons of house work waiting me inside.. Before the sun completely invades our verandah for the remainder of the day, I also managed to take couple photos after the renovation.. I did not buy any new furniture but played with the ones I already have.. I am really happy with the outcome..









Oradaki yeşil dolabı, hayal gücünüzü çalıştırarak lütfen hafif eskitilmiş ve beyaz görmeye çalışın.. En acil projelerimden biri o dolabı beyaza boyamak..

Just imagine the color of the green chest over there as white and a bit distressed.. That's my next project..





Bu arada balkonumuzun iki yeni kapısı da var. Hera kapısı ve Hestia kapısı... Kızların ikisi de çok mutsuz bu yeni düzenlemeden.. Sürekli kapı aç, kapı kapa, bize kapıcılık yaptırmaya çok alışmışlardı.. Anlayacağınız çok sıkı eğitim çalışmaları var şu sıralar Sahildeki Ev'de.. Hera ödül bisküvilerini falan çok anlamsız bulduğu için onun en büyük ödülü bir dilim sucuktur.. Şimdiye kadar neredeyse bir kangal sucuk bitirdik desem anlayın durumumuzu..

Now the girls are having their own doors in this new verandah.. To tell you the truth, they are not very happy with them, but some serious training is going on over here..


Friday, November 7, 2014

Yeni çalışma odası.../ New study

Hani kimi geceler uyku tutmaz, yatakta döne döne proje üretirsiniz ya, işte öyle bir gecede çıktı bizim bu ufacık odayı, çalışma odası yapma fikri..  Çok ufak olduğu için hiç bir işe yaramıyordu ve İstanbul'dan getirip bu eve sığdıramadığımız eşyaları buraya doldurmuştuk.. İki kişilik bir koltuk, bir türlü kıyıp kimselere veremediğim kare bir yemek masası, daha bir dolu vırtı zırtı ile beraber bu odadaydı..

Koltuğu zaten tadilattan sonra yeni balkona koymaya karar vermiştim. Aman ver masayı da gitsin, birinin işine yarasın, eşyalara çok bağlanmamak lazım diyen sen değilmisin dedim, yatakta döne dururken... Zamanında kendim özel yaptırmıştım, pek bir kıymetliydi benim için, ama uykusuzluk böyle şeyler yaptırıyor insana işte..


Evde de çalışan ustalar var ya, sabah kalkar kalkmaz hemen onlarla birlikte, önce odadaki her şeyi boşalttık, sonra başladım oradan buradan eşya toplamaya.. Ama en önemli şey bu odaya uygun bir masa bulmaktı.. Allahtan onu da uykusuz gecenin ilerleyen saatlerinde çözmüştüm.. Balkonda yıkılan sedirlerden birinin kapağına dört tane hazır ayak monte edince bir kaç dakika içinde masa da hazır oluverdi.. Daha tam hazır değil, elime bir kutu beyaz boya alıp bir kaç saat geçirmem lazım burada.. Masanın kimi yerleri tekrar boyanacak, gözüme çok çirkin görünen bir kaç tane siyah siyah ayak var orada burada, onları halletmem lazım ama dayanamadım sizle hemen paylaşmak istedim..

Bir daha böyle derli toplu ne zaman olur burası bilemem...


Bu arada bir aydan fazladır süren ev tadilatımız yarın nihayet bitiyor.. Heyecanla yeni balkona yerleşmeyi bekliyorum, ve tabiki hemen de sizlerle paylaşacağım..


During the renovation of our house, I decided to organize this small room as a study or  a hobby room.. As it is so small we were using it as a depot for some furniture we brought from İstanbul but couldnt find a place to use here.. As soon as I decided to get rid of them, I started to decorate this room. The much needed table was made out of an old door.. I still need to spend couple hours with a can of white paint and a brush but so far I am so happy with the outcome and wanted to share it..