Friday, February 19, 2016

Badem çiçekleri eşliğinde bana Datça hakkında en çok sorulan sorular..



Datça'da yılın en güzel zamanlarından biri daha başladı.. Yarımadanın en önemli ürünlerinden biri olan badem ağaçları Şubat ayının ilk günlerinden beri usul usul açmaya başlamışlardı.. Bugünler de ise hepsi gelin gibi beyazlara büründüler ve kar yağmayan Datça'da bize kısım kısım kar yağmış gibi harika manzaralar göstermeye başladılar..  İşte bugün bu manzaralar eşliğinde bana Datça hakkında en çok sorulan iki soruya buradan cevap vermeye çalışacağım.. Belki insanların istedikleri cevaplar olmayacak ama cevap işte...


Beni bir süredir buradan yada diğer sosyal medya kanallarından izliyorsanız biliyorsunuzdur ki her yorumu mutlaka okusam da, her yoruma cevap yazamıyorum ama bana her sorulan soruya eğer gözümden kaçmamışsa mutlaka cevap veriyorum.. İşte en çok sorulan soru ise açık ara önde olan Datça'da nerede kalalım.. Tabii benden istenen güzel, temiz, denize yakın, konforlu, hesaplı vs vs olması.. Bu soru her halde deyim yerindeyse on yüz milyon kere soruldu bana ve hepsine de cevap vermeye çalıştım ama bünye bir yere kadar dayanıyor tabii.. Öncelikle ben Datça'da hiç otelde kalmadığım için, kendi deneyimlemediğim bir yeri, bir şeyi  tavsiye etmiyorum.. İlk zamanlarımda buraya gelecek kişilere yardımcı olmak için iyi diye duyduğum otelleri, pansiyonları yazmaya çalışıyordum, ama sonra bir kaç kişiden sanki ben turizm acentasıymış gibi şikayetler almaya başladım.. Ayşegül Hanım siz tavsiye ettiniz gittik ama şöyle şöyle oldu falan filan.. 


İşte bu nedenden dolayı artık nerede kalalım sorusuna cevap vermiyorum.. Bir de tabii işin başka boyutu var, bana verdiğiniz sipariş listesindeki temiz olmalı, güzel olmalı, konforlu olmalı, hesaplı olmalı maddeleri kişiden kişiye çok değişen bir şey.. Benim için çok güzel olan bir şey, sizin için olmayabilir yada bana hesaplı gelen bir şey size çok pahalı gelebilir... Benim için en büyük konfor kalabalıklardan uzakta olmak iken sizin için bambaşka bir şey olabilir...


 Eğer hiç bilmediğiniz bir yerde tatil yapmaya gelecekseniz oteller konusunda yapmanızı önerebileceğim tek bir şey var.. Booking.com sitesinden Datça otelleri kısmını inceleyin, yazılan yorumları otellere verilen puanları tek tek okuyun ve bütçenize uygun olan bir yeri seçin.. Biz yurt içi yurt dışı her tatilimizde otel kararımızı booking.com sitesini inceledikten sonra veriririz ve şimdiye kadar da bu konuda bizi üzen bir sonuç ile karşılaşmadık.. Bu arada belli bir yere karar verirsiniz ama konumu, lojistiği ile ilgili aklınıza takılan bir iki soru olabilir o zaman tabiki sorun bana.. Eğer biliyorsam mutlaka cevap veririm..


Bana ikinci en çok sorulan soru ise Datça'da yaşamak isteyenlerden geliyor.. Ama bu çok mevsimlik bir soru.. Kışın büyük şehirde yağmurlu, soğuk, gri günlerde trafiğe takılıp azap çekmeye başlayanlar alıyorlar ellerine klavyeyi ve başlıyorlar bana büyük şehir hayatından ne kadar sıkıldıklarını yazmaya.. Sonra da malum sorular.. Datça'da iş var mı? Datça'da konumu güzel, denize yakın, uygun fiyatlı satılık ve kiralık evler nerede ve kaça vs.. Dediğim gibi bu çok mevsimlik bir soru çünkü yaz ayları geldiğinde bu soruyu bana soran hiç kimseye rastlamıyorum.. Öncelikle Datça'da iş olanakları çok kısıtlı..Her yerde satabileceğiniz özel bir beceriniz yoksa neredeyse imkansız.. Hele şehirde beyaz yakalı işlerde çalışıyorsanız ve burada da aynı şeyi devam ettirmek istiyorsanız imkansız kere imkansız... 


Birde tabii pılınızı pırtınızı toplayıp bu taraflara gelmek istiyorsanız, bu konuda ciddiyseniz öncelikle gelin kış aylarında mutlaka görün buraları.. Yaz aylarındaki deniz, güneş, tatil lay lay lom üçlüsünden çok farklı olabilir kış ayları.. Gelmişken de bana uzaktan sorduğunuz kiralık ev, satılık ev ve iş durumlarını yerinde inceleyin.. İnceledikten sonra isterse kafanızda bin tane soru olsun hepsini sabırla cevaplarım söz.. Demem o ki, önce biraz siz çalışın sonra benden istediğiniz her yardımı dileyin.. Belki şimdi bana bu soruları soranlardan okuyan varsa kızıyordur, ne olur sanki cevap versen eline mi yapışır diye ama sırf Datça'ya taşınma hayali olanlardan aldığım mail sayısı son iki ayda nerede ise 70-80 civarı desem durumu anlarsınız belki.. Tabii bir de burada bahsetmediğim bir sürü başka başka sorular da var.. Ben bana sorduğunuz soruları cevaplamayı seviyorum ve çoğu kezde Sahildeki Evi okuyanlar, takip edenlerle bu sorular vasıtası ile birebir tanışma şansım oluyor.. Ama dediğim gibi armut piş ağzıma düş yapmayn lütfen..



Birde Datça yada başka bir sahil kasabasına yerleşmek isteyen ve benim bu konudaki deneyimlerimi merak edenler var ki, onlara hiç bir sözüm yok hatta kimilerinize buradan uzun bir yazı sözüm var biliyorum unutmadım.. Onlar benim en ciddiye aldığım kesim.. Çünkü ev yada kira fiyatlarından önce biz orada yapabilirmiyizin cevabını arayanlar.. Dediğim gibi en kısa sürede bu konudaki sorulara da buradan genel bir cevap yazmaya çalışıyorum..


Keyifle geçsin bu haftasonunuz ve gerçek bir görsel şölen için önümüzdeki yıllarda Şubat ayı ve Datça'da badem çiçeklerini ajandanıza almayı ihmal etmeyin..

Sunday, February 14, 2016

Bakım yapmalı..


İş hayatında olduğum yıllarda, cumartesileri genellikle dışarıdaki işlerimi halleder, pazar günleride bir zorunluluk yoksa evden hiç çıkmadan dinlenir, keyif yapar, geç kahvaltılar eder, kitap okur film seyreder ve en önemlisi haftalık bakımımı yapardım..

Bu arada size bir sır vereyim mi?? İnsanın yaşı ilerledikçe gençken yaptığı bazı şeyleri unutuyormuş.. Mesela ara sıra kozmetik ve makyaj malzemeleri hakkında yazan bloglara bakıyorum ve kullandıkları malzeme sayısına çeşitliliğine inanamıyorum.. Tabii onlarda çeşitli şeyler deneyip yazmak zorundalar ama yine de beni şaşırtıyor işte.. Sonra 20li 30 li yıllardaki kendi halimi hatırlıyorum.. Sevgili arkadaşım Ela ile adeta birer kozmetik kraliçesiydik.. Bütün yeni çıkan bakım ve kozmetik ürünlerinin lansmanında mutlaka davetliler arasında olurduk.. Ne zaman yurt dışına gitsek bavul dolusu yeni malzeme ile dönerdik.. Çekmeceler dolusu makyaj malzemem, dolaplar dolusu kremler tonikler falan vardı..

Şimdiye dönersek.. Her gün makyaj yapmayı bırakalı çok oldu.. Kullandığım makyaj malzemelerinin  sayısı bir elin parmakları kadara düştü.. Aynı şey bakım ürünleri içinde geçerli.. Bir kaç yıldır zaten şampuan ve duş jeli kullanımını tamamen bıraktım.. Yerine organik sabunlar kullanıyorum.. Vücut kremi, yüz kremi, saç kremi gibi şeyleri ise bir süredir organik yağlarla değiştirmeye çalışıyorum.. Herkesin hayat tarzına ne kadar uyar bu ürünler bilmiyorum ama benim gibi 6-7 ay cıp cıp denize girebilenler için kullanımı oldukça kolay.. Daha da güzeli bu ürünlerin hepsi Türk yapımı ve doğal..


Önce beni çok sevindiren Luxy Bio ürünleri.. Sevindirme nedenine gelince yüzde çabuk emilen yağlıymış gibi durmayan bir yağ bulamamıştım. Luxy Bio'nun yüz yağı şu ana kadar istediğime çok yaklaşan bir ürün oldu.. Gül ve Lavantalı olarak olarak üretmişler.. Ben tabii en sevdiğim koku olan Lavantalı olanları seçtim.. Yüz yağı, sabunu ve tonik olarak kullanılabilecek Lavanta suyu var.. Buradan ürünleri inceleyebilirsiniz.. 



Bunlar ise yıllardır organik sabunlarını kullandığım Olive Farm'ın bu yaz çıkardığı bakım yağları.. Kayısı yağlı vücut için olanını yazın çok rahat kullandım.. Denize gir çık sür rahat oldu.. Kış aylarında da banyodan sonra kullanıyorum.. Yüz için olanı denize girip çıktığım zamanlar beni çok fazla rahatsız etmese de emiciliği oldukça az bir ürün.. Yüzümü çok yağlı bıraktığı için açıkcası çok sevip kullanamadım.. Birde her iki üründe biraz fazla zeytinyağı kokuyor.. Olive Farm Datça'da üretilen bir marka, zeytinyağları ise bir harika ama yine de biraz daha az koksa daha iyi olur sanki... Ürünlere buradan ulaşabilirsiniz.. 


Meg Naturals sabunlarını ve yağlarını ise Bandırma'da genç bir bey üretiyor.. Sabunları çok güzel. Favori ürünüm ise yüz bakımı için çok yararlı olan at kestanesi yağı.. Ara sıra maske gibi sürüp kullansam de en çok günlük yüz kremimin içine 4-5 damla katarak kullanıyorum.. 4-5 damlayı günlük değil, krem kutusunun içine kattım.. Doğal böcek kovucusu yaz akşamlarında balkonda otururken sivrisineklere karşı adeta bir can simiti.. Kantoron yağı ise mini bir ilk yardım çantası.. Yanıklar, ezikler, berelenmeler için birebir.. Birde burada fotoğraflamadığım bir diş macunu var ki, kimyasallarla dolu market ürünlerinin yanında bir harika.. Ürünlere buradan ulaşabilirsiniz 


Saç için kullandığım yağ ise İstanbul'daki ünlü Rebul eczanesinin bir ürünü.. Son dönemde açılan Rebul butiklerde satılmıyor bu ürün sadece Rebul eczanesinde bulabilirsiniz.. Sahibi Mehmet Müderrisoğlu zaten süper bir eczacı.. Buradan biraz zor ulaştığımız için son İstanbul'a gittiğimizde bir diğer harika ürünü Katranlı şampuandan biraz stok yapmak için Bağdat Caddesindeki eczaneye gittiğimizde kendisi oradaydı ve bu ürünü tavsiye etti.. Ve şu ana kadar bana tavsiye ettiği her üründen çok memnun kaldım.. Kendi üretimi katranlı şampuan saç dökülmelerine çok iyi geliyor.. Saçlarımda ne zaman normalden biraz fazla dökülme hissetsem sabunu bırakıp, bir süre katranlı şampuan kullanıyorum, kısa sürede her şey normale dönüyor.. Bu bakım yağını ise şimdilerde 15 günde bir yıkamadan önce saçıma sürüp yarım saat bekletip öyle banyoya giriyorum.. Saçların çok kuruduğu, yıprandığı yaz aylarında ise bu süre haftada bire düşüyor.. Rebul Eczanesine buradan ulaşabilirsiniz..

Bu Sahildeki Ev'in standart yayınlarından farklı bir yayın oldu ama bunları sizlerle paylaşmak istedim, tabii birde her zaman olduğu gibi sizlerin kullandığı başka doğal ürünler varsa benimle paylaşmanızı rica edeceğim.. Bu kategoride ki farklı ürünleri cidden merak ediyorum..

Sevgiler ve iyi pazarlar Sahildeki Ev'den..

Friday, February 5, 2016

Kiralık kuş evimiz var...

Sağınızda solunuzda kiralık ev arayan kuşlar varsa kendilerine Sahildeki Ev'i önerebilirsiniz :)) Uygun fiyata cici bir kuş ailesine verecek yepyeni kuş evlerimiz var.. Biri yatak odası, diğeri yemek odası...

Şaka bir yana, çok uzun zamandır kuş evleri alıp özellikle yazın balkona bahçeye almak istiyordum, ama Sevgili hep durdurmuştu beni.. Malum kedimiz Hestia sıkı bir kuş avcısı.. Ne yapar ne eder avlar onları demişti.. Ama artık Hestia yaşlandığı için mi nedir bilmiyorum, çok fazla av peşinde değil.. Ares'i ise zaman gösterecek..  Bahar ve yaz ayları içinde onların ulaşmasının zor olacağı bir yer kestirdim gözüme..


O vakte kadar da evleri balkonda kullanmaya karar verdim ve gaz lambalarını astığım kütüğe astım.. Çok hoş ve sevimli oldular bence...Böylelikle evlerin kendileri ev dekorasyonunun bir parçası oldular.. Özellikle balkonu olanlar bence sizde mutlaka deneyin derim...


Bu kuş evlerinden piyasada pek çok yerde bulabilirsiniz, hatta ham ahşap halini alıp kendinizde boyayabilirsiniz.. Ben hem renklerini hemde biçimlerini çok beğendiğim için bu kombin kuş evlerini Euroflora'dan aldım.. İstanbul'da değilseniz Euroflora'nın satış sitesi Herdekora 'ya hem bu kuş evleri hemde başka aksesuarlar için mutlaka bir göz atın derim..



I always loved small bird houses.. They are very cute, fun and if you are lucky you might become the landlord of a sweet little family.. Although I am planning to use them outside for their real purpose for spring and summer months, now I hang them to our verandah which we are closing during winter months.. I really like the outcome...