Friday, July 31, 2015

Ağustos ...

Valla ne yalan söyleyeyim, eskiden en sevdiğim ay iken, şimdilerde en sevmediğim ay olur kendileri.. Çünkü eskiden İstanbul'dayken, çalışırken Ağustos'un ilk iki haftası benim izin zamanlarımdı.. Pır pır uçarak neşe içinde Datça'ya gelirdim.. 

Şimdilerde ise çok sıcak havalardan dolayı genellikle sabah saatlerinde hızlı hızlı işlerimizi tamamlayıp, sonrasında da klimaları açıp kendimizi uzun saatler eve kilitlediğimiz bir dönem oluyor kendileri.. Dolayısıyla pek anlaşamıyoruz kendisiyle.. Kendimizi klimalı odalara hapsettiğimiz saatlerde hep kendisini Eylül'ün hayali ile aldatıyoruz.. Eylül ayının o güzelim havaları, mis gibi denizi, ve tabii gittikçe azalan kalabalıklar gözümüzde tütüyor..


Dolayısıyla bu ay hazırlamayı en sevdiğim yazılardan biri olan ''Ağustos ayında neler yapmalı'' yok.. iki gündür düşünüyorum düşünüyorum aklıma, klimayı açmalı kendimizi eve kapamalı, Eylül'e kadar öylece beklemeliden başka bir şey gelmiyor :))

Ama siz bana bakmayın bunlar artık Datçalı olmanın şımarıklıkları işte.. Siz güzel güzel tatillerinize çıkın, her anını doya doya yaşayın...

Çilek fotoğraflarının konu ile ne alakası var derseniz, sezonun son çilekleri olur kendileri.. Bir dahaki sezona kadar vedalaşıyoruz her biri ile..


August used to be my favorite month while I was living and working in İstanbul.. The main reason for that was the first two weeks of the month were my official summer vacation time and I usually spent it at Datca.. 

Since we started to live in here, it became my least favorite one as it is the hottest month here and its so much crowded.. Most of the time we are locking us inside and spend hours under AC and dreaming of cooler days and empty beaches of September..

Strawberries are the last of this season from the nearby garden.. They will be missed a lot until next year..



Bu arada ailemizi en miniği küçük oğlumuz Ares hızla büyüyor.. Her gün yaptığı oyunlarla, yaramazlıklarla bizi biraz daha kendine aşık ediyor.. Daha öncede yazmıştım. Hestia benim ilk kedim ve onu daha büyük bir kedi iken evlat edinmiştik. Sokaklardaki hayatı da biraz zor geçtiği için ne oyun oynamayı bilirdi, ne de kendini sevdirmeyi.. Ama Ares küçücük geldiği için, Hestia'nın tam tersi oldu ve bende yavru bir kedi büyütmenin tüm keyiflerini yaşıyorum.. Öyle tatlı, öyle oyuncu, öyle sevgi dolu ki, hani şöyle ölmeden önce yapacağım 100 şey türünden bir listeniz varsa, o maddelerden birine mutlaka bir yavru kedi büyütmeyi ekleyin..

Our little one Ares is growing so quickly.. He is just adorable also full of games and mischiefs.. We adopted our first cat Hestia while she is much older than Ares and she had a tough life as a stray so she didnt know how to play and for a long time she lived like a ghost in the house.. So I playful kitten like Ares is such a big and happy change for us.. We are enjoyind and loving every minute of being with him..


Sunday, July 26, 2015

Tembel Blogcu- Lazy Blogger

Havalar 30 dereceyi aşınca benim pilim bitiyor.. Sabah saatleri biraz idare ediyorum ama öğleden sonraları kolumu kaldıracak halim olmuyor..  Aslında yapmak istediğim bir sürü, şey, yazmak istediğim bir sürü post var ama bu sıcaklarda fotoğraf çekmeyi hiç sevmiyorum.. İşte buda beni yaz aylarının tembel blogcusu yapıyor..


Sabah saatleri genellikle evi toparlamak, bol bol denize girmek ve yemekleri ayarlamakla geçiyor.. Öğleden sonraları uyku ve kitap okuma.. Bol bol okuyorum, okuduklarımdan esinleniyorum, defterlerimi notlarla, fikirlerle dolduruyorum ve harekete geçmek için kış aylarını bekliyorum..Daha şimdiden boyamak için kendime bir kaç kurban belirledim bile..




Her şeye rağmen yine de çok fazla ara vermek istemedim ve size kahvaltı masasından günaydın demek istedim.. Bu sıralar Sevgili arkadaşları ile bisiklete başladı. Onlar sabah kahvaltısına Datça'ya gidiyorlar.. Bende tek başıma kalınca ufak bir kahvaltı hazırlıyorum kendime ve en sevdiğim şeylerden birini yaparak kitabımla baş başa kahvaltı ediyorum..

Kocaman sevgiler yolluyorum buralardan size..


I have to admit that I stop functioning properly as soon as the tempratures hit 30 degrees.. I dont like hot weathers.. This is also effecting heavly my will to write on my blog as I really dont like setting the background for a decent photo shoot on these hot days..

But I am reading a lot, taking tons of notes and making lots of to do lists for winter months.. 

This morning I took couple photos from my solo breakfast. Everyday hubby is riding with his friends to Datca for breakfast so most of the days I am having my breakfast with a best friend - a book..



Friday, July 17, 2015

Yaz sıcakları..


İyi bayramlar tüm Sahildeki Ev'in dostlarına.. Umarım bayramınız şeker kıvamında devam ediyordur.. Bayramın ilk günü ile birlikte, o bir türlü gelmiyor gelemiyor diye dertlendiğimiz yaz sıcakları Datça'yı tam anlamı ile vurdu.. Sabah kendimizi denize attıktan sonra hızlıca tüm bayram ziyaretlerimizi yaptık, ki o sıralar termometre 44 dereceyi gösteriyordu, sonrada klimayı açıp güneş etkisini kaybedene kadar hem kitap okuduk hemde biraz bayram şekerlemesi yaptık..


Bu sıralar öğleden sonra güneş altında kaldığı için ve akşam saatlerine kadar bir fırın kıvamında olduğundan size sık sık fotoğrafladığım büyük balkonumda pek oturamıyoruz.. Öğleden sonraları bu küçücük balkonum gölgeler altında ve daha bir keyifli oluyor.. Şimdilik istediğim gibi rahat rahat yayılabileceğimiz bir oturma düzeni oturtamadım oraya ama beni bilirsiniz kafamda kırk tane proje dönüp duruyor, tabii yine minimum maliyetle, eskileri kullanıp bir şeyler yapayım diyorum..





İşte bizim evin yaz halleri.. Denizden çıkıp gelinmiş, soğuk içecek bir şeyler hazırlanmış.. Islak peştamallar kuruması için asılmış... Püfür püfür zamanlar anlayacağınız.. Bu arada peştemal koleksiyonum son hız artmaya devam ediyor.. Buradakiler Denizli Concept ten.. Firmaya bu isim ile facebook ve instagram da ulaşabilirsiniz..


Finally hot summer days arrived to Datça.. Its really surprising that  it was like early spring just couple days ago.. Yesterday while we were visiting my aunts becouse of Eid, thermometer of the car was showing 44C... 

During days like that we are enjoying long swims, cold drinks, lots of books and of course sweet naps under the shadows.. This is our small balcony which is not taking the direct sun during afternoon hours.. Although I need better and comfortable sitting places here, it is really a heaven in these long hot summer days as our larger balcony is directly taking all the afternoon sun...

My already large Turkish towel collection is still growing These two sweet ones are from a company named Denizli Concept.. You could find them at facebook and instagram under the same name..











Saturday, July 11, 2015

Şimdi tam balkon zamanı..

Bu balkonumuz öğleden sonraları  güneş aldığından çok sıcak olsa da akşamları çok keyifli oluyor.. Datça'nın akşamları esen o püfür püfür rüzgarı, yanan mumlarımız, kandiller, fonda da hafif bir müzik değmeyin keyfimize...

With the arrival of summer, its the perfect time to spend lots of time at the balcony.. Ours is usually very hot in the afternoons but its wonderful during nights.. With lots of candles and oil lamps and some music at the background, its the place to enjoy long dinners..


Her yaz balkonun önündeki çiçekliklere mevsimlik çiçekler ekerdim ama bu yıl sardunya tercih ettim..Hemde kırmızı.. Şöyle hepsi salkım saçak büyüyüp çiçeklere bürünse çok güzel olur diye düşündüm.. Aslında düşündüğüm şey doğruymuş ama denemeden insan bazı negatif noktaları da bulamıyormuş.. 

Biliyorsunuz geçen sonbahar bu balkonun zeminini beyaz ahşap parke yaptık.. Ama şimdi rüzgarla içeri doluşan sardunyanın kırmızı yaprakları, beyazın üzerinde inanılmaz leke yapıyor.. Sinir bir durum anlayacağınız ama güzeli seven dikenine katlanırmış..

This summer I plant red geraniums in front of my balcony,, They look very good but there is a down size. As the floor of the balcony is white painted wood, red leaves of geraniums leave ugly stains on them.. 




Bloğumdaki ilk yazılarımdan birinde, özel yaptırdığımız bu ahşap çiçekliklerden bahsetmiştim ama üzerinden çok zaman geçti, belki tekrar bahsedersem birilerine bir fikir verebilir.. Plastik saksıları hiç ama hiç sevmediğim için bir kaç yıl önce farklı bir arayış içindeydim.. Sonunda çözüm buradaki marangozumuz Ali Usta'dan geldi.. Önce bu çiçeklikleri istediğimiz boyutlarda yaptı, sonrada içini teknecilerde fiber ile kaplattı.. Sanırım bu yıl dördüncü yazımız ve çok memnunum.. Tavsiye ederim..

Bu arada dikkat ettiyseniz balkonun önündeki küçük kayrak taşı döşeli alanı, Yunan adalarından esinlenerek biraz beyazlattık.. Kayrak taşının arasındaki çimento döşeli kısımları beyaz dış cephe boyası ile boyadık.. Eğer bahçenizde, yazlığınızda böyle bir alan varsa kesinlikle sizde deneyin derim.. Çok şık olacaktır.. 

My plant holders are also made from wood.. In order to prevent water leekage, inside of them covered with boat fiber.. Its a very effective system, we are using them for the last four years and I am very happy with them.. Its an extremly good alternative for those ugly plastic holders..









Bu arada Sahildeki Ev'e yeni bir can katıldı.. İnstagaram da ve facebook ta çok sık bahsettim ama bloğa yazmamışım.. Bu minik oğlanın adı Ares ve ramazanın ilk günü annesi onu bizim evin önüne getirip bırakmış.. Bir süre gelip alsın diye bekledik, sonra biz tekrar annesinin yanına bıraktık ama olmadı bir türlü..  O zaman bizde kapımızı açtık bu minik oğlana.. Çok sağlıklı, çok yaramaz bir yavru kedi.. Anne diğer yavrularına hala baktığı için, kadını her halde yaramazlığı ile bezdirdi de onun için bıraktı diye dalga geçiyorum Ares'le..

Well, last but not the least we have a new addition to our family.. Ares is our new baby boy.. I have shared many pictures of him on my instagaram and facebook accounts.. He is a little darling.. Its a pity that his mother abondened him at our garden while he is very young..But we are very happy that he is ours now..


Wednesday, July 1, 2015

Temmuz ayında neler yapmalı...

Aslında beraberinde getirdiği çok sıcak hava ve tatil kalabalıkları nedeniyle pek anlaşamayız Temmuz ayıyla ama yine de küçük bir liste hazırlamalı ve her ayı , her günü olduğu gibi Temmuz ayını da dolu dolu yaşamaya çalışmalı...

Aslında Temmuz ayından istediklerim gölge bir köşe, soğuk bir içecek, serinleten bir rüzgar ve bol bol kitap ama  başka şeylere de zaman ve enerji bulmalı değil mi... Mesela,


  • Fırsat buldukça piknik yapmalı, açık havada yaşamanın tadına bakmalı..
  • Bu ay çoğu kişi için deniz tatili aylarından biri, o halde deniz kenarında bir kaç gün doğumu anı kaçırmamalı, kumlarda bol bol yalın ayak dolanmalı...
  • Dolunay'da Sevgili ile elele uzun yürüyüşler yapmalı..





  • Deniz kenarından taşlar, deniz kabukları toplamalı, belkide bir parça balıkçı ağı kullanarak onlarla denizden uzak olsak bile eve deniz kokusu taşımalı..
  • Sıcak yaz akşamları, balkonda ya da bahçede küçük piknikler hazırlamalı, sonrasında tüm lambaları kapatıp, gökyüzünde yıldızları seyre dalmalı..
  • Güzelim yaz meyvelerinin hiç birini ihmal etmeden tek tek ve bol bol tatmalı..




  • Bu ay kutlayacağımız Ramazan bayramında sevdiklerimize tek tek ulaşmalı, gönüllerini ve hayır dualarını almalı..
  • Ramazan ayı bitmeden bol bol güllaç yemeli, hatta sonrası içinde  bir kaç paket stoğa atmalı. Geçenlerde yazdığım çilekli güllaç yazısına buradan ulaşabilirsiniz..
  • Ramazan bayramında  tatlı krizinden kaçmak için şeker  oranı düşük bir şeyler hazırlamalı.. Kafamda canlandırdığım yoğurt ve muz ile yapılacak tatlı güzel olursa hemen sizlerle paylaşmalı..





  • Sıcak yaz günlerine bol bol limonata hazırlamalı.. Karpuzlusunun, çileklisinin tadına da mutlaka bakmalı..
  • Kalorileri falan boş vermeli bol bol dondurma yemeli..
  • Böylelikle alınan fazla kalorileri, tam yaz aylarına uygun zeytinyağlı yemekler, soğuk çorbalarla dengelemeye çalışmalı...



  • İster deniz kenarında bir şemsiye gölgesi altına, ister parkta bahçede bir ağaç gölgesi altına yatmalı, uzun uzun hayallere dalmalı..
  • Tembel yaz günlerinde okumaya bayıldığım detektif romanlarına yeni bir kaç tane daha katmalı...
  • Bu aylarda ruhuma en iyi gelen kitap olan Anne Morrow Lindberg' in ''Gift from the Sea'' kitabı yine yeniden belkide 20. kez tekrar okunmalı.. Bu kitabın Türkçesi var mı bilmiyorum ama dileyenler hakkında yazdığım çok eski bir blog yazısını buradan okuyabilirler..




  • Eğer o tüm yıl boyunca özlemle beklenen tatile bu ay çıkılacaksa, sadece yan gelip yatmamalı, ruhumuza iyi gelecek yepyeni bir şeylerde denemeli..
  • Bol bol toprakla, suyla, kumla oynamalı..
  • Deniz kenarına gidelim gitmeyelim, güzelim peştemallarımızdan mutlaka yeni bir tane almalı , kendi kendimize bir şıklık yapmalı...




  • Deniz kenarında, çimlerde , toprakta mutlaka bol bol yalın ayak dolaşmalı.. 
  • Pazardan sebzeleri taze taze alıp, nefis yaz yemekleri, salataları yapmalı..
  • Benim ilk anda aklıma gelenler bu kadarcık olduğundan, şimdide sizden bu aya yakışır güzel öneriler beklemeli...





Geçtiğimiz yıllarda Temmuz aylarında yazdığım ve ilginizi çekebileceğinizi düşündüğüm kimi eski yazılarım ise:


  • Akdeniz ikliminde ortanca yetiştirmek için buraya
  • Kavunlu karpuzlu limonata için buraya
  • Şık bir yazlık hasır çanta için buraya
  • Reyhan şerbeti tarifi için buraya
  • Deniz kenarından topladığınız tahtalarla bir çelenk yapmak için buraya
  • Modifiye edilmiş limonlu kek tarifi için buraya
  • Teneke kutularla çok basit bir DIY için buraya bakabilirsiniz..



Bu yazıda kullandığım tüm fotoğrafları geçen yıl Temmuz ayında çekmiş ve bloğumda kullanmıştım...