Showing posts with label Life in Datça. Show all posts
Showing posts with label Life in Datça. Show all posts

Monday, May 16, 2016

Hafifliyoruz, rahatlıyoruz...

Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi dün yani pazar günü Datça'da sokak hayvanları yararına kurulan ve genellikle ikinci el eşyaların satıldığı pazara/ kermese bizde katıldık.. Aslında oradaki köpekleri, tezgahları bol bol fotoğraflamak, sanap chat de yayınlar yapmak istiyordum ama daha ilk eşyayı tezgaha koyar koymaz satış yapmaya başladık ve öğle saatlerinde yağmur başlayıp eve dönünceye kadar da hep ayaktaydık. Değil fotoğraf çekmek başka tezgahlarda neler var bakamadım bile..


Tezgahı kurarken masaları yerleştirirken bayağı bir acemiliğimiz oldu ama tabii bu daha ilk seferimizdi.. Bir daha ki sefere çok daha organize olarak gideceğimize eminim.. Neler iyi satıldı derseniz fiyatları uygun tutarsanız neredeyse her şey.. Tabii en çok ev aksesuarları ilgi gördü.. Kullanmadığım takılar tahminimin çok üzerinde ilgi gördü.. İkinci el kıyafetlerde ise temiz ve ütülü olanlar, sezon gereği yazlık giysiler müşteri buldu diyebilirim.. Fiyatları ise yurt dışında gezdiğimiz bit pazarlarını örnek alarak mümkün olduğunca düşük tutmaya çalıştık.. Çünkü burada amacımız hem evdeki fazlalıklardan kurtulmak, hemde sokak hayvanları için bir şeyler yapmaktı.. 




Sonuç derseniz, fazlalıklardan kurtulmak, hafiflemek , rahatlamak açısından çok başarılı oldu.. Geriye çok az eşya getirdik, çoğunluğu da benim yanlış seçim yaptığım ikinci el kıyafetlerdi. Bu sabah geri getirdiklerimi yerleştirirken dolaplarımın rahatlamış halleri beni öyle mutlu etti ki anlatamam.. Şimdide bir sonra ki için acele etmeye başladık bile..

Bu pazardan kazandığımız paralarla da daha önce de yazdığım gibi tüylü sokak çocuklarına yardım etmeye devem edeceğiz.. Dün hatta bizim standa gelen veterinerimiz ile, senin için kazanıyoruz bu paraları diye şakalaştık..

Evet bizim pazar maceramız böyle geçti, bir de hava güzel olsaydı her şey dört dörtlük olacaktı ama yine de çok güzeldi her şey..


Tuesday, April 12, 2016

Yeni turkuaz kızım...

Sanırım instagram ve facebook hesabımda paylaşmıştım ama burada yazmadım.. 1,5 ay kadar önce emektar bisikletim bir gece kapımızın önünden çalındı.. Bizim gibi yıllardır yaz kış kapı pencere açık yaşayanlar için ilk kez ciddi bir güvenlik sorunu olduğunu fark ettik.. Tabii hemen jandarmaya haber verdik, onlar da işi ciddiye aldılar, olay yeri inceleme birimi falan geldi ama ne yazık ki bulunamadı bisikletim..


Sıcak yaz aylarında çok sevmesem de ilkbahar ve sonbahar da bisiklet kullanmayı çok seviyorum, ve işte eskisi gidince geçenlerde yerine bu turkuaz kız geldi.. Hemen tabii arayıp tarayıp bir hasır sepet de buldum önüne.. Artık beklesin beni Datça yolları:))




Tabii benim meraklı farelerde her zaman yanımdalar.. Arkadaki kocaman kız da yeni geldi bizim buralara. Dünya tatlısı yumuşacık bir sokak köpeği.. Bizim Ares'in yeni kankası oldu.. Umarım kendi gibi şansı da güzel olur..



Let me introduce you my new turquoise girl.. About 1,5 months ago my old bicycle was stolen just in front of our house.. We always felt that we are living in a quite secure place so it was a rather hard blow.. So this girl is my new ride.. I love riding bicycle during spring and autumn months.. Summer months are rather too hot for cycling but now is the perfect time to conquer the roads with my new girl..







Friday, February 19, 2016

Badem çiçekleri eşliğinde bana Datça hakkında en çok sorulan sorular..



Datça'da yılın en güzel zamanlarından biri daha başladı.. Yarımadanın en önemli ürünlerinden biri olan badem ağaçları Şubat ayının ilk günlerinden beri usul usul açmaya başlamışlardı.. Bugünler de ise hepsi gelin gibi beyazlara büründüler ve kar yağmayan Datça'da bize kısım kısım kar yağmış gibi harika manzaralar göstermeye başladılar..  İşte bugün bu manzaralar eşliğinde bana Datça hakkında en çok sorulan iki soruya buradan cevap vermeye çalışacağım.. Belki insanların istedikleri cevaplar olmayacak ama cevap işte...


Beni bir süredir buradan yada diğer sosyal medya kanallarından izliyorsanız biliyorsunuzdur ki her yorumu mutlaka okusam da, her yoruma cevap yazamıyorum ama bana her sorulan soruya eğer gözümden kaçmamışsa mutlaka cevap veriyorum.. İşte en çok sorulan soru ise açık ara önde olan Datça'da nerede kalalım.. Tabii benden istenen güzel, temiz, denize yakın, konforlu, hesaplı vs vs olması.. Bu soru her halde deyim yerindeyse on yüz milyon kere soruldu bana ve hepsine de cevap vermeye çalıştım ama bünye bir yere kadar dayanıyor tabii.. Öncelikle ben Datça'da hiç otelde kalmadığım için, kendi deneyimlemediğim bir yeri, bir şeyi  tavsiye etmiyorum.. İlk zamanlarımda buraya gelecek kişilere yardımcı olmak için iyi diye duyduğum otelleri, pansiyonları yazmaya çalışıyordum, ama sonra bir kaç kişiden sanki ben turizm acentasıymış gibi şikayetler almaya başladım.. Ayşegül Hanım siz tavsiye ettiniz gittik ama şöyle şöyle oldu falan filan.. 


İşte bu nedenden dolayı artık nerede kalalım sorusuna cevap vermiyorum.. Bir de tabii işin başka boyutu var, bana verdiğiniz sipariş listesindeki temiz olmalı, güzel olmalı, konforlu olmalı, hesaplı olmalı maddeleri kişiden kişiye çok değişen bir şey.. Benim için çok güzel olan bir şey, sizin için olmayabilir yada bana hesaplı gelen bir şey size çok pahalı gelebilir... Benim için en büyük konfor kalabalıklardan uzakta olmak iken sizin için bambaşka bir şey olabilir...


 Eğer hiç bilmediğiniz bir yerde tatil yapmaya gelecekseniz oteller konusunda yapmanızı önerebileceğim tek bir şey var.. Booking.com sitesinden Datça otelleri kısmını inceleyin, yazılan yorumları otellere verilen puanları tek tek okuyun ve bütçenize uygun olan bir yeri seçin.. Biz yurt içi yurt dışı her tatilimizde otel kararımızı booking.com sitesini inceledikten sonra veriririz ve şimdiye kadar da bu konuda bizi üzen bir sonuç ile karşılaşmadık.. Bu arada belli bir yere karar verirsiniz ama konumu, lojistiği ile ilgili aklınıza takılan bir iki soru olabilir o zaman tabiki sorun bana.. Eğer biliyorsam mutlaka cevap veririm..


Bana ikinci en çok sorulan soru ise Datça'da yaşamak isteyenlerden geliyor.. Ama bu çok mevsimlik bir soru.. Kışın büyük şehirde yağmurlu, soğuk, gri günlerde trafiğe takılıp azap çekmeye başlayanlar alıyorlar ellerine klavyeyi ve başlıyorlar bana büyük şehir hayatından ne kadar sıkıldıklarını yazmaya.. Sonra da malum sorular.. Datça'da iş var mı? Datça'da konumu güzel, denize yakın, uygun fiyatlı satılık ve kiralık evler nerede ve kaça vs.. Dediğim gibi bu çok mevsimlik bir soru çünkü yaz ayları geldiğinde bu soruyu bana soran hiç kimseye rastlamıyorum.. Öncelikle Datça'da iş olanakları çok kısıtlı..Her yerde satabileceğiniz özel bir beceriniz yoksa neredeyse imkansız.. Hele şehirde beyaz yakalı işlerde çalışıyorsanız ve burada da aynı şeyi devam ettirmek istiyorsanız imkansız kere imkansız... 


Birde tabii pılınızı pırtınızı toplayıp bu taraflara gelmek istiyorsanız, bu konuda ciddiyseniz öncelikle gelin kış aylarında mutlaka görün buraları.. Yaz aylarındaki deniz, güneş, tatil lay lay lom üçlüsünden çok farklı olabilir kış ayları.. Gelmişken de bana uzaktan sorduğunuz kiralık ev, satılık ev ve iş durumlarını yerinde inceleyin.. İnceledikten sonra isterse kafanızda bin tane soru olsun hepsini sabırla cevaplarım söz.. Demem o ki, önce biraz siz çalışın sonra benden istediğiniz her yardımı dileyin.. Belki şimdi bana bu soruları soranlardan okuyan varsa kızıyordur, ne olur sanki cevap versen eline mi yapışır diye ama sırf Datça'ya taşınma hayali olanlardan aldığım mail sayısı son iki ayda nerede ise 70-80 civarı desem durumu anlarsınız belki.. Tabii bir de burada bahsetmediğim bir sürü başka başka sorular da var.. Ben bana sorduğunuz soruları cevaplamayı seviyorum ve çoğu kezde Sahildeki Evi okuyanlar, takip edenlerle bu sorular vasıtası ile birebir tanışma şansım oluyor.. Ama dediğim gibi armut piş ağzıma düş yapmayn lütfen..



Birde Datça yada başka bir sahil kasabasına yerleşmek isteyen ve benim bu konudaki deneyimlerimi merak edenler var ki, onlara hiç bir sözüm yok hatta kimilerinize buradan uzun bir yazı sözüm var biliyorum unutmadım.. Onlar benim en ciddiye aldığım kesim.. Çünkü ev yada kira fiyatlarından önce biz orada yapabilirmiyizin cevabını arayanlar.. Dediğim gibi en kısa sürede bu konudaki sorulara da buradan genel bir cevap yazmaya çalışıyorum..


Keyifle geçsin bu haftasonunuz ve gerçek bir görsel şölen için önümüzdeki yıllarda Şubat ayı ve Datça'da badem çiçeklerini ajandanıza almayı ihmal etmeyin..

Sunday, November 22, 2015

Bazı zeytinler çok özel...

Bu sıralar Datça yarımadasında harıl harıl zeytin ve Datça'nın ünlü güz domatesi toplanıyor. Her yerde bir faaliyet bir çalışma var anlayacağınız.. Bizim küçük zeytin hasadımız ise neredeyse bir ay önce yapıldı.. 





Yazımın başlığında da yazdığım gibi bu zeytinler çok özel ve aşırı da güzel çünkü sıcak yaz gecelerinde evde balkonda bile yemek yiyemeyip, onların altına kurmuştuk küçük piknik masamızı.. Daha önceki yıllarda tek tük zeytin verirken bu sefer biraz daha fazla verdiler.. Bir ay kadar önce de bizim bahçıvanın hanımı Bedia hadi toplayalım da zeytin yapalım Ayşegül abla dedi.. 

Aslında bizde annem çok meraklıdır bu işlere ve yıllarca bize İstanbul'a zeytin yapıp yapıp yollamıştır.. Sonra 3-4 yıldır çok kötü olmaya başladı zeytinleri.. Kütür kütür zeytinler  kısa bir süre sonra erimeye başlıyordu.. O da vaz geçti bu işten.. Bende bu işi bildiğim için yok ben beceremiyorum Bedia sen topla yap demiştim..


Sağolsun ben yapmasam da baktım geçenlerde Bedia bana da yaptığı zeytinlerden koca bir kavanoz getirmiş.. Onun da son dönemde yaptığı zeytinler eridiği için çokta umutlu değildim aslında sonuçtan ama tadına bakar bakmaz bayıldım ve o anda kavanozun dibine doğru yavaştan yavaştan ilerlemeye başladım.. 


Niye bu sefer farklı oldu diye sorduğumdaysa, bu sefer iyi su kullandım Ayşegül abla dedi.. İyi su dediği musluk suyu değilde, suculardan pet şişelerde aldığımız içme suları.. Sonra oturduk düşündük ve bulduk ki bizim sitenin suyu son 3-4 yıldır klorlanıyor ondan önce böyle bir adet yoktu buralarda.. Tabii bu büyük keşif ve süper lezzetli zeytinlerden sonra şimdi annemle karar verdik seneye bizde toplayıp yapalım diye..


Toplanan zeytinler iki şekilde suya yatırılıyorlar.. Ya çizilerek yada kırılarak.. Biz çoğunlukla çizerek yapardık eskiden, bunlarda öyle..  Bir hafta kadar su da beklettim ve aklıma geldikçe suyunu değiştirdim dedi bana Bedia.. Zeytini önce suda bekletmek lazım ki acısı gitsin.. Sık sık su değiştirmekte o yüzden gerekli.. Acısı gidince tuzlu su dolu kavanozlara aktarılıyor.. Orada da damak tadınıza göre 2 hafta kadar bekledikten sonra yemeğe hazır hale geliyorlar.. Sonrada şöyle zeytinyağ doldurduğunuz, ve limon dilimleri yerleştirdiğiniz kavanozlara alırsanız sonuç tek kelime ile harika oluyor..

İşte bu Pazar günüde Datça'daki hayatımızdan küçük ve lezzetli bir kesit sizlere..

Keyifli Pazarlar bizden size..


Well these olives are quite precious and delicious because they are coming from the small trees that we picniced under on hot summer nights in the garden..

To prepare your olives is actually rather an easy process.. After picking them up, they have to wait in chlorine free water for about a week and you have to change their water as often as possible so that they will get rid of their bitter taste.. For the next step you have to transfer them to salty water to be soaked for about 2 weeks.. Depending on how salty you like them then you could put them in jars filled with olive oil and lemon slices for a great taste.. 



Thursday, October 29, 2015

Püren Zamanı..

Beni bir süredir takip ediyorsanız, mutlaka her mevsim ayrı bir çiçeğin, böceğin peşine düştüğümü biliyorsunuzdur. İşte şimdide pürenlerin zamanı geldi.. Aslında bizim evin civarlarında pek bulunmadıkları için çok sevdiğim bu çiçekleri geçen yıl kaçırmıştım.. Ama bu yıl geçenlerde Marmaris'e giderken gözüme kestirdim ve bir kaç gün önce arabaya atlayıp ormana gittik.  Hem biraz dolandık hemde biraz püren topladık..



Pürenler marketlerden erica adı ile saksı içinde aldığımız çiçeklerin yabanisi.. Üstteki fotoğrafta tel sepet içinde gördükleriniz işte o ericalar.. Bu mevsimde evde saksılar içinde ericalara bayılıyorum.. Pürenler ise ne yazıkki çok uzun süre dayanmıyorlar, çok çabuk yapraklarını dökmeye başlıyorlar...



Püren toplamaya gittiğimiz gün aslında ormandan periscope yayını yapmak istiyordum ama tabii orada 3G bulabilmek ne mümkün, yapamadım.. Bu arada çiçeği burnunda bir periscope cu olduğumu sizlere de haber vermek isterim.. Ara ara ufak tefek yayınlar yapmak istiyorum, beni ve Sahildeki Ev ahalisini canlı izlemek isterseniz sizleride periscope a beklerim.. Oradaki kullanıcı adım da Sahildeki Ev..


Topladığımız Pürenleri eve getirdiğimizde benim minikler hemen olaya el koydular tabii.. Minikler derken Hera ve Ares.. Hestia hala biraz cool takılıyor ve Ares'in olduğu hiç bir yerde bulunmak istemiyor.. Bende madem periscope yayını yapamadım, hem pürenleri hemde bizim çocukları çekeyim bari biraz dedim.. Sonuçta da kedili, köpekli, bol çiçekli bir post oldu işte bu..

Hepinize harika bir gün diliyorum..


Every season I chase some kind of flower.. Nowadays all the forest floor is full of wild pink ericas.. I love having them at home.. Wild ones are not as durable as the ones we are buying from the flower shops but still as beautiful... When we brought the bunches we picked from the forest to home, of course the first inspection is done by Hera and Ares.. 

Enjoy your day...











Friday, August 7, 2015

Nurlu Badem..


Hep çiçekle böcekle olmaz ya, bu hafta da Datça'nın ünlü nurlu bademi ile günaydınlar ve iyi haftasonları..

Dinlenelim, yenilenelim mis gibi başlayalım önümüzdeki haftaya..


Have a great weekend dear friends.. Below you are seeing the famous fresh almond of our small town..Its just delicious.. Enjoy your weekend


Sunday, July 26, 2015

Tembel Blogcu- Lazy Blogger

Havalar 30 dereceyi aşınca benim pilim bitiyor.. Sabah saatleri biraz idare ediyorum ama öğleden sonraları kolumu kaldıracak halim olmuyor..  Aslında yapmak istediğim bir sürü, şey, yazmak istediğim bir sürü post var ama bu sıcaklarda fotoğraf çekmeyi hiç sevmiyorum.. İşte buda beni yaz aylarının tembel blogcusu yapıyor..


Sabah saatleri genellikle evi toparlamak, bol bol denize girmek ve yemekleri ayarlamakla geçiyor.. Öğleden sonraları uyku ve kitap okuma.. Bol bol okuyorum, okuduklarımdan esinleniyorum, defterlerimi notlarla, fikirlerle dolduruyorum ve harekete geçmek için kış aylarını bekliyorum..Daha şimdiden boyamak için kendime bir kaç kurban belirledim bile..




Her şeye rağmen yine de çok fazla ara vermek istemedim ve size kahvaltı masasından günaydın demek istedim.. Bu sıralar Sevgili arkadaşları ile bisiklete başladı. Onlar sabah kahvaltısına Datça'ya gidiyorlar.. Bende tek başıma kalınca ufak bir kahvaltı hazırlıyorum kendime ve en sevdiğim şeylerden birini yaparak kitabımla baş başa kahvaltı ediyorum..

Kocaman sevgiler yolluyorum buralardan size..


I have to admit that I stop functioning properly as soon as the tempratures hit 30 degrees.. I dont like hot weathers.. This is also effecting heavly my will to write on my blog as I really dont like setting the background for a decent photo shoot on these hot days..

But I am reading a lot, taking tons of notes and making lots of to do lists for winter months.. 

This morning I took couple photos from my solo breakfast. Everyday hubby is riding with his friends to Datca for breakfast so most of the days I am having my breakfast with a best friend - a book..



Wednesday, April 1, 2015

Nisan Ayında Neler Yapmalı..



Bugün 1 Nisan.. Bu yazıyı aslında dün yazmayı ve bugün yayınlamayı planlamıştım ama bütün gün tüm ülkede elektriklerin gitmesi, bizde de şarzların bitmesi sonucu bu güne kaldı.. Ben bu satırları yazarken dışarıda çimler biçiliyor ve mis gibi taze kesilmiş çim kokusu çalışma odamı dolduruyor.. Onun yanında da pırıl pırıl güneş, şıkır şıkır deniz, cıvıl cıvıl kuşlar.. Sanki bahar '' Bu yıl sizi üzdüm biraz ama artık buralardayım..'' der gibi..

 Geçen ay Mart ayında neler yapmalı diye bir yazı hazırlamıştım.. Benim hoşuma gitti.. Dönüp dönüp baktım, havalar pek müsade etmese de hiç bir şeyleri atlamamaya çalıştım.. İşte bu ayda yeni liste.. Unutmazsam, üşenmezsem her ay hazırlamalı böyle bir liste.. Sizden de öneriler bekliyorum..


  • Hava ister yağmurlu olsun, ister güneşli, Nisan uzun uzun yürüyüşlerin en güzel ayı.. Hiç bir fırsatı kaçırmamalı...
  • Kapıları, pencereleri sonuna kadar açıp, evde sıkı bir bahar temizliği yapmalı, fazlalıkları atmalı, eve yeni bahar renkleri, bahar kokuları doldurmalı.. Mesela ben pembe rengini pek sevmesem de geçen Nisan aylarının birinde evde pembeli bir köşe yapmışım.. Buradan bakabilirsiniz..
  • Sadece ev temizliği yetmez, biraz bedenimizi de temizlemeli detox yapmalı.. 15 gün boyunca her sabah bir bardak içilen taze havuç ve portakal suyu karışımı toksinleri atarmış, Bunu mutlaka denemeli...


  • Plastik çizme, yağmurluk ikilisiyle son yağmurların keyfini çıkarmalı.. Yağmur sonrası ortaya çıkan mis gibi toprak kokusu doya doya solunmalı..
  • 23 Nisan'da etraftaki  çocukları mutlu edecek mini mini bir şeyler hazırlamalı.. Onları şaşırtmalı..
  • Dekorasyon dergilerinin bahar sayılarına bakmalı, yeni yeni fikirler almalı.. Eğer dergiler için bütçe yetmiyorsa hemen internet sayfalarına bakmalı.. Oralardan bir iki tane harika fikir bulmalı..
  • Eve yeni bir şeyler dikmeli, yeni bir şeyler yapmalı.. Benim için Nisan hep çok ürettiğim bir ay olmuştur, bu yılda aynı formu tutturmalı..
  • Çamaşır dolabındaki eskileri atıp, şöyle mis gibi kokan lavanta torbaları koymalı..



  • Eski kozmetik malzemelerini bir toparlamalı, koyu renklerin yerine bahara, ve gelecek yaza yakışır, daha ucucu renkler koymalı..
  • Hatta şöyle bahar kokulu, mis gibi yeni bir parfüm denemeli..
  • Balkonları, bahçeleri güneşli güzel Nisan günlerine hazırlamalı, yaz çiçeklerini ekmeye başlamalı...
  • Nisan'la birlikte canlanan, yeni maceralar arayan ruhumuzun sesini dinlemeli, yeni yeni yerler keşfetmeli, kısa seyahatler yapmalı.. 


  • Bizim iki tekerli Mercedes leri, yani emektar bisikletleri, yıkamalı, yağlamalı önümüzdeki güzel günlere hazırlamalı.. Bisiklet ile alışverişe gitmenin keyfine bakmalı..
  • Yine, yeniden, hiç bıkmadan evi bahar çiçekleri ile doldurmalı..
  • Taze kekiklerin çıkışını dört gözle beklemeli, hiç bıkmadan usanmadan o harika lezzeti, her türlü yemeğe, salataya katmalı.. Hatta taze kekikle yapılacak yeni bir şeyler öğrenmeli..
  • Bizim gibi Akdeniz, Ege sahillerinde yaşayanlar, şortları, mayoları hafiften göz önüne çıkarmalı, Nisan güneşinin ortalığı sıcacık yaptığı bir anda çılgınlık yapıp, deniz sezonunu açmalı...


  • Nisan ayında pazar tezgahlarını renklendirmeye başlayan çileklerden doyasıya yemeli..Bir sürü taze çilekli tatlı yapmalı, mis gibi kokularıyla mevsime uygun bir şölen yaşamalı..
  • Gündüzün geceye döndüğü , gökyüzünün koyu mavinin en güzel tonlarına büründüğü o büyülü saatlerde elde bir bardak sıcacık çay ya da buz gibi bir kadeh şarapla dışarılarda oturmalı, hayallere dalmalı, umut etmeli, umut etmeyi bırakmamalı.. Buralara kadar bu yazımı okuyanlar dilerlerse benim en sevdiğim yazım olan Hayaller Dükkanı nı buradan okumalı..



  • Uzun zamandır ihmal edilen baharat dolabı, baştan aşağı elden geçirilmeli, bayatlayanlar, uzun süredir bekleyenler atılmalı, yerine yenileri konmalı.. Bahara yakışan tatlar ve kokularla yeni yeni bir şeyler pişirmeli..
  • Kış aylarında tembelleşen bedenimizi harekete geçirmek için hiç bir fırsatı kaçırmamalı, bol bol hareket etmeli..Hoplamalı, atlamalı, zıplamalı, araba her fırsatta evin önünde kalmalı..
  • Okunmak için bekleyen dizi dizi kitaplara bir sürpriz yapmalı, aralarına yeni birini katmalı. Sindire sindire okumalı. Benim durumumda bu Orhan Pamuk'un yeni kitabı Kafamda Bir Tuhaflık olmalı.. 




  • Kısacası, her yılı, her ayı, her günü, her anı olduğu gibi bu Nisan ayını da doya doya yaşamak için elden gelen her şeyi yapmalı...




Sahildeki Ev geçtiğimiz Nisan ayında neler üretmiş derseniz en sevdiğim projelerimden olan buna ve buna bakabilirseniz..

Bisiklet keyfi için buraya,

Geçen yıl Nisan ayında yaptığımız kısa ama çok hoş bir seyahat için ise buraya uğrayabilirsiniz..

Bu yazımda ise geçen yıl Nisan ayında çektiğim kimi fotoğrafları kullandım