Sunday, September 1, 2013

Bali Esintileri ve Seyahat etmek üzerine...

Bali'de en sevdiğim şeylerden biri her sabah evlerin, dükkanların, tapınakların önüne bırakılan çiçeklerden, tütsülerden kimi zamanda meyvelerden hazırlanmış küçük sunulardı..(Bu yazımda bir takım örnekler görebilirsiniz...) Güne başlamak, o gün için tanrılardan bolluk, bereket, şans ve korunma istemek için ne kadar güzel bir yöntem diye düşündüm..Hayvan kurban etmek bizde olduğu gibi Hindularda da var ama, kan yerine çiçekler, meyveler ve güzel kokular isteyen bir tanrı fikri çok hoşuma gitti... 

Ayrıca bu seyahat sırasında Amerikalı Paul Lipton'ın yazdığı Lone Wolf isimli bir kitabı okumaya başlamıştım.. Aslında hayatın amacı, hayatın anlamı ve nasıl yaşamamız gerektiği üzerine yazılmış ve pek çok benzeri olan kitaplardan biriydi ama kitaptaki bir kavram çok hoşuma gitti..  Haftanın her gününü, hatta o kimimizin sevmediği Pazar ya da Pazartesi günlerini bile hakkını vere vere, farkında ola ola yaşamamızı öğütlüyordu..69 yaşında olan yazar eğer şanslı ise, önünde sağlıklı ve aktif geçirebileceği bir 10 yılı olduğunu hesaplıyor ve  yeni bir güne başlarken en iyi ihtimalle belkide önünde kalan 500 Perşembe gününden birini kullandığını ve o gün yaşandıktan sonra 499 tane kalacağını hesaplıyordu...O kıymetli stoktan bir günü daha kullandığımızı biliyor olmak, hayata ve kendimize daha özenli davranmamızı, zamanı hoyratça harcamamamızı hatırlatan ne kadar güzel bir kavram değil mi..

Bugün günlerden Pazar, önümde daha yaşayacağım kaç Pazar günü olduğunu bilmiyorum, ve aslında kimse bilmiyor..Belki bir kaç Pazar günüm kaldı, belkide 1000'li sayılarda..Her ne olursa olsun o benim bilmediğim sihirli sayıdan bu günden sonra bir eksilmiş olacak..Aynı şey Pazartesi içinde geçerli, Salı içinde ve haftanın kalan günleri içinde...

İşte bu satırları okuyup, Bali'lilerin her sabah tanrılarına adadıkları küçük ve özenli sunuları gördükçe, ikisini birleştirmek aslında ne kadar güzel bir fikir diye düşündüm..Beni bilenler bilir, çiçeği ,böceği, deniz kenarından topladığım taşları, kabukları, doğadan gelen bir kuru dalı bile çok severim, evimde bir yerlerde kullanmaya çalışırım..  İşte dün bana Cumartesi gününün önemini hatırlatması için, kendim için topladığım ve hayatıma sunduğum sarı çiçeklerin yanına bugün yani Pazar günü için yeşil ve sarı limonlar ekledim..Bu arada laf arasında misket limonlarım taaa Bali'den geldi..Burada kilosunu 15 TL'ye bulabildiğim bu yeşil güzelleri orada kilosu yaklaşık 40 kuruşa bulunca, vallahi dayanamadım attım biraz valize :))  

Neyse konuyu dağıtmadan ekleyeyim.. Yarın yani Pazartesi günü için sehpamın kenarında duran bu tepsiye ne ekleyeceğimi şu an bilmiyorum, yarın sabah güne başlarken karar vereceğim..Salı günü belki bu tepsi gider yerine bir vazo, tabak ya da içinde bambaşka şeyler sunabileceğim bambaşka şeyler gelebilir...

Başlıkta da yazdığım gibi Bali esintileri hayatımda da, Sahildeki Ev'de küçük küçük dokunuşlarla devam ediyor..



Aslında kendime verdiğim en güzel hediyelerden biri de, son 25 yıldır döne dolaşa dünyanın dört bir tarafında seyahat etmek..Seyahat etmek başka dünyalara, başka insanlara, başka hayatlara, başka inançlara  yakından bakmanızı, dokunmanızı, hissetmenizi sağlıyor..Ne kadar kapalı, ne kadar gri bir toplumdan ya da aileden gelirseniz gelin, bir kaç seferden sonra, insanı insan yapan o önemli soruları sorarken buluyorsunuz kendinizi, bir süre sonra da çaresiz cevapları aramaya başlıyorsunuz ve artık asla aynı insan olmuyorsunuz....

Aslında tüm bu seyahatlerim sırasında beni hüzünlendiren bir şey de var.. Mesela son Endonezya gezimiz sırasında bakıyorum da, biz orta yaşlı bir çift olarak gezerken, etrafımız yarı yaşımızda bizimle aynı geziyi yapan özellikle Batılı ülkelerden gelmiş gençlerle dolu... Biz biraz daha konfor ararken, onlar kocaman sırt çantaları, yemek niyetine ellerinde sandviçleri, ve konaklama içinde ucuz hostelleri kullanarak oradan oraya gezip duruyorlar..Ve belki de işte bunun sonucu hayata bizden belki de 20 yıl avantaj ile başlıyorlar..Hele o küçücük çocukları ile en zor coğrafyalarda seyahat eden gencecik aileler yok mu? Lütfen anneler, babalar  bana kızmasın ama kendi yeğenlerimde dahil hiç bir Türk çocuğunu günler süren, konforun minimumda olduğu bir seyahatte düşünemiyorum..Pek çok kez yaptığım kısacık Dalaman - İstanbul uçuşlarında bir gün çocuk ağlamasına rastlamasam bir şeyler ters gidiyor sanacağım..İşte kimi zaman benim bile sıcaktan, yorgunluktan ya da açlıktan isyan etme noktasına geldiğim, sinirlerimin bozulduğu seyahat günlerinde, yanımızdaki ailenin elindeki oyuncağı ile sakin sakin oyalanan, kendini ailesine duyurmak için asla bağırmak zorunda kalmayan çocukları gibi çocuklara sahip olmakta belki yukarıda bahsettiğim hayata 20 yıl avantajla başlamak noktasından kaynaklanıyor...

Bu yazım öncekilere göre bayağı uzun ve bir dolu gevezelikle dolu oldu değil mi?? Ama seyahat etmek böyle bir şey işte. Bir dolu şeyi sorgulamaya, düşünmeye ve cevaplar aramaya başlıyorsunuz...

Evet, seyahat etmek para gerektiren bir şey..Ama inanın çok para değil..Seyahatlerimi ben hep bu yazımda anlattığım hayaller dükkanından satın aldım..Hala da öyle..Belki bir gün bu konu ile ilgili daha detaylı bir yazı yazarım ama ister yurt içi olsun, ister yurt dışı ucuza seyahat etmenin yolu uçak biletlerini ve otelleri mümkün olduğunca erken satın almaktan ya da rezervasyon yapmaktan geçiyor..Örneğin biz Ağustos ayında yaptığımız bu seyahatin tüm uçak biletlerini ve otel rezervasyonlarını Mayıs ayı başlarında tamamlamıştık..Her yıl bir uzun mesafe uçak biletini de bir bankanın kampanyalarını takip ederek ve yapılması zorunlu market , benzin ve diğer harcamalarımızı ona göre ayarlayarak bedavaya getiriyoruz..

Endonezya yazılarımı merakla bekleyenler var ve aslında ilk yazımı seyahat bloğum mavilimon'da yayınladım bile..Bu ilk yazımda gezdiğim gördüğüm yerlerden çok bir gün Java - Bali rotasını yapmak isteyenlere ulaşım, konaklama, yeme içme , alışveriş konusunda lazım olacak en temel bilgileri taze taze yazdım.. Hatta bir gün buralara gitmek isterseniz bu yazımdaki bilgilerden kabataslak bir bütçe bile çıkartabilirsiniz..



After our recent trip to Indonesia, Balinese inspirations and colors are continuing in my life as well as in our house..

One of the things I love in Bali was the small offerings they made every morning, for protection and for a prosperous day. The small offerings they put in front of their houses, shops or inside their temples are usually a bunch of flowers, and some incense amd sometimes fruits..I love the idea of a God who loves flowers, fruits or nice smells instead of blood..

As you know I love flowers and all kind of rocks, shells, branches  that are coming from nature and I love decorating my house with them...So Bali gave me the inspiration to prepare an offering for my life and for everyday..Yesterday I put some flowers on my tray, today some lemons, God knows what tomorrow but I am planning to keep it evolving to remind me to honour and live everyday mindfully..


10 comments:

  1. Şükür kavuşturana, hoş geldin..Demek artık bazen de bu tepsiden anlayacağız ruh halini, özel günleri ve güzel anları, ne güzel...Hoş geldin, iyi ki geldin..

    ReplyDelete
  2. baliye gtmek isterdim ama sayenizde gtmiş gbi olucaz:)

    ReplyDelete
  3. Yine dolu dolu ufkumuzu acan bir yazi olmus ellerinize saglik... İki yillik evliyiz henuz cocugumuz yok simdi cok geziyoruz diye büyükler cocugunuz yok hele bi olsun ozaman gezemezsiniz diyor. Cok sinir oluyorum boyle insanlara bir cocuk icin tum yasantini kisitlamak engellemek sinir bozucu bu yuzden esimle ortak kararimiz cocumuz olursa kesinlikle kendimizi kisitlamayacagiz biz nereye oda bizle oyle ananeye babaanneye birakmak yok :) 20 yil olmasa da oda erken baslasin hayatin dunyanin farkliliklarini erken gormeye... Cok mutlu yaziyi gorunce tekrar tesekkurler sevgiler ;)

    ReplyDelete
  4. ne kadar güzel ve aydınlatıcı bir yazı olmuş.aslında ben sıkılıyorum uzun yazılardan ama sende hiç böyle birşey yaşamadım.anlattıkların zaten ne kadar dolu bir insan olduğunu,yaptıklarınsa ne kadar zevkli olduğunu gösteriyor:) sen hep böyle yol gösterici ve bir şeyler bize katan gevezelikler yap nooolur:)

    ReplyDelete
  5. Yine çok keyifli bir yazı ve çok güzel fotoğraflar...
    Ben şimdi hemen mavilimon'a gidiyorum.

    ReplyDelete
  6. Ayşenur ben de bu aralar herşeyi sorgular modundayım, yazın da ilaç gibi geldi, sağolasın..
    Yıllarca acentacılık yapmış biri olarak kesinlikle sana katılıyorum, erken rezervasyon seyahati ucuza getirir :) Ben de her zaman seyahatlerimi çok önceden planlarım.
    Çocukla seyahat etmek konusunda haklısın, biz Türkler kıyamıyoruz çocuklarla seyahat etmeye...ben de oğlumu uzun mesafeye henüz hiç götürmedim, bunun sebebi de eşimin işi dolayısıyla sadece kışın tatil yapabiliyor oluşumuz:/ Ama o kadar çok kısa mesafe seyahat etti ki, uçakta asla ağlamaz, Pepee dergisini alıp onu inceler:)) Fakat önümüzdeki seneden itibaren uzun mesafelere de gideceğiz sanırım..
    Sevgiler

    ReplyDelete
  7. ve çok güzel bloglar ve harika insanlar tanıma yolunda keşfe devam ediyorum seni de keşfettiğime çok seviniyorum ben de mavilimona gidiyorum

    ReplyDelete
  8. Hoşgeldin, ne güzel anlatmışsın. Özü sanırım her anın tadını doyasıya çıkarmak. Bunu farkedebilmek bile ne kadar büyük bir nimet değil mi?
    Sevgiler

    ReplyDelete
  9. Hoşgeldin, ne güzel anlatmışsın. Özü sanırım her anın tadını doyasıya çıkarmak. Bunu farkedebilmek bile ne kadar büyük bir nimet değil mi?
    Sevgiler

    ReplyDelete
  10. Yazılarınızı ve blogunuzu çok sevdim.İyi ki blogumu bulmuşsunuz yoksa benim sizi bulmam biraz zaman alırdı.Seyehat konusundaki düşüncelerinize katılıyorum.Sizinle aynı şekilde düşünerek,Oğluma hamileyken bir banka hesabı açtırdık ve o zamandan beri her ay küçük bir miktarda olsa para yatırıyoruz.18 yaşına geldiği zaman,istediği ülkelere seyahat etmesi için imkanı olacak.30lu yaşların ortalarındayız,bizim için de geç değil aslında :)Limon konusunda ben de sizin gibi davranırdım sanırım :)

    ReplyDelete