Hayatımda daha çok çiçek, böcek istediğime karar vermemin ve harekete geçmemin üzerinden her halde 3-5 yıl geçti..Çiçek böcek derken, daha basit, daha anlamlı, daha doğa ile başbaşa, daha az tüketime yönelik, yeni şeyler öğrenmeye daha açık, daha huzurlu, daha keyifli bir hayatı kastediyorum..
İstanbul'daki evde 3 gün geçirdikten sonra, bu işin daha az tüketime yönelik kısmını ne kadar gerçekleştirebildiğimi merak etmeye başladım, ve hayatımızda biriktirdiğimiz şeyler, biriktirmeye devam ettiğimiz şeyler beni şaşırtmaya devam etti.. 5 yıl önce Sevgili ile evlenmeye karar verdiğimizde doğal olarak evlerimizi birleştirdik..O zamana kadar oldukça büyük bir evde tek başıma yaşıyordum..Diyebilirimki o zaman bir kamyon dolusu eşya, yeni eve geldiyse, tahminen daha büyük bir kamyon dolusu eşya da ya geride bırakıldı, ya verildi, ya atıldı..Ve çoğunuzun bildiği gibi 2 yıl önce de Datça'ya taşındık ve yine bu evden koca bir kamyon dolusu eşya Datça'ya gitti..Özel bir takım nedenlerden dolayı İstanbul'daki evi kiraya vermek istemediğimiz için için de apart otel kıvamı güya 3-5 eşya bırakmıştık..Gelip gittikçe de geride kalan eşyaları eler burayı zamanı gelince kiraya verilecek hale getiririm diye de hayal kurmuştum o zaman..
Hayal kurmuştum diye yazdım, çünkü bu hakikaten bir hayalmiş..Tahminen artık bomboş olması gereken bir evde hala o kadar çok ŞEY var ki anlatamam..Her geldiğimizde arabanın arkasını tıka basa doldurup bir takım şeyleri yine Datça'ya götürüyoruz..Yine her geldiğimizde torba torba eşya ya veriyorum ya da atıyorum ama Yunan mitolojisinin kahramanlarından Sisypos misali sanki dönüp dönüp başa geliyorum..Moralimi bozuyor açıkcası bu durum..Aslında bir süredir umutsuzca Datça'daki evden de eşya azaltmaya çalışıyorum, bir kaç yıl sonrasında belli bir süre yurt dışında yaşamayı hayal ediyoruz ve bunu yapabilmek içinde buradaki bir dolu şeyi minimum düzeye indirmemiz lazım..
Tabiki insan zaman içinde eskilerden sıkılıyor, yeni bir şeyler istiyor ama bunun da bir dengesi olması lazım galiba.. Datça'ya taşındığımızdan beri aslında etrafta insanı baştan çıkaracak dükkanlar, alışveriş merkezleri olmayınca, her konudaki gereksiz tüketimi oldukça azalttık, özellikle kıyafet, ayakkabı falan sadece gerçek ihtiyaç olunca alıyoruz ama yine de geçmişten gelen yığınları azaltmak oldukça zor oluyor..Bayağı bir gevezelik yaptım bu gün ama aslında siz bu konularda neler yapıyorsunuz merak ettim, fazlalıklardan kurtulmak için sihirli bir yönteminiz var mı??
In this post I mainly wrote about the stuff we have accumulated thru the years and how much burden they all bring to our life..Thru the years I shed so much clutter in order to live a much more simple life, and our move to beach from İstanbul is a big part of the plan to live a much simpler life..
Due to various reasons we have kept our flat in İstanbul although most of our furniture and stuff moved to Datca 2 years ago..Whenever I come to İstanbul, I am still amazed how much we left behind here..I still try to declutter heavily but sometimes it seems an hopeless procedure..
Sevgili Ayşegül,
ReplyDeleteBen şöyle yapıyorum : Her yıl yaza ve kışa girerken, yılda iki defa yani, ev eşyası ve kıyafette ayıklama yapıyorum. Şöyle bir ölçüm var : Bir şey bir yıl boyunca hiç işime yaramadıysa, bir daha yaramaz. Bu şekilde dolaplarım da rahatlıyor. Sadece kıyafet değil, tabak, tencere, halı,kilim, çarşaf, nevresim...Sadece evde kullanılanları bırakırım, hiç de lazım olmaz sonradan.
Eşya yenilerken de, yeni bir çaydanlık mı aldım, eskisini hemen veririm uygun bir yere. Yeni bir nevresim takımı mı aldım, en eskilerden bir takımı elerim. Bizim eskimiz bazen bir insanın yenisi olabiliyor. İşe yaramayacak olanları ise ayrı poşetlerle çöp kenarına bırakırım. Bir şekilde onları da alanlar olabiliyor, geridönüşüme gidiyor falan. "Kızım belki üniversitede eve çıkar, o zaman lazım olur" gibi düşünceleri de bıraktım, ne lazımsa vakti gelince alınır, artık uygun fiyata her şey var.
Sanırım tablolar, aksesuarlar saklanabilir, kaldırılabilir, onlar da dönem dönem çıkarılıp yeniden kullanılabilir diye. Ben onları da eliyorum gerçi. Sevgilerimle.
Harikasın Sevgili Betül, bende aynı şeyleri yapmaya çalışıyorum ama senin kadar iradem yok galiba eskilerden kurtulmakta, ama bundan sonra daha bir niyetliyim :))
DeleteBen de her sezon mutlaka veriyorum kıyafetlerimden giymediklerimi, hem yaz, hem kış... Palto alıyorsan yeni, eski demeyeyim çünkü eskimiyorlar, evdekilerden birini mutlaka veriyorum kuzenlerime... Çocukların kıyafetlerini de dağıtıyorum, bazen kampanyalar oluyor onlara, çoğunlukla komşunun çocuğuna....
ReplyDeleteEv eşyaları için de yeni bişey aldığımızda bazen eskisini bodruma koyuyoruz (ki bir müddet sonra o eşya ordan çıkıp yine veriliyor!) çoğunlukla da ihtiyacı olana gönderiyoruz, koltukları vs. hep öyle dağıttık...
Betül Özmen'in yorumunu okuyunca kıskandım azcık, onun yöntemi daha güzelmiş :)
Eski eşyaları koymak için bir bodrumunuz mu var? Bak bunu çok kıskandım şimdi işte :)) Bende olsa oraya da kimbilir neler neler doldururdum..
DeleteAyşegül selam,
ReplyDeleteBen de Betül gibi yapanlardanım..
Bu arada ailede bana "at at Ayşe" derler, çünkü benim bahar temizliklerimin amacı dolaplarda detoks yapmaktır:) Bir yaza bir de kışa girerken evde mutlaka tüm dolaplar temizlenir, bir yıl kullanılmadıysa ertesi yıl mutlaka başkasına veririm.
Mesela son zamanlarda farkettim, çok fazla bestseller dediğimiz, o an çok konuşulan ama çok fazla edebi değeri olmayan kitaplar ,Grinin Elli Tonu, Alacakaranlık, Küçük Mucizeler Dükkanı, Açlık Oyunları, vs..- var...onlardan alıp okumuş ve bir kenara koymuşum...o kitapların hepsini dağıttım, hem başkaları da okusun, hem de evde aşırı kalabalık yapmasın diye..
Selim Efe'den sonra ev daha da kalabalıklaşmaya başladı ama ona da çözüm bulduk: onun da kıyafetlerini, yaşı geçmiş oyuncaklarını, eşyalarını, vs..hep başka çocuklarla paylaşıyorum, bilhassa küçük köylerde bu tip şeylerden mahrum çok insan var..
Bende de birara "misafir gelirse lazım olur" takıntısı vardı ama artık onu aştım, misafir için değil, kendimiz için yaşamalı..
Sevgiler
Kitap işini aslında bende bir şekilde, e-kitap alarak hallettim Ayşe..Eskiden kitaba sahip olmak benim için dayanılmaz bir şeydi ama şimdi sadece kütüphanemde saklamak istediklerimi kitap formunda alıyorum, romanları ise genellikle bir tıkla amazondan kindle'a indiriyorum..Ama hala eskilerden vermem gereken çok kitap var...
DeleteOh yes decluttering is a BIG subject!How can one let go of beautiful pieces accumulated from trips?Or from memoires of another time in our lives?AriadnefromGreece!
ReplyDeleteYes that's the BİG question I couldnt find the answer..Especially the tons of stuff,I collected from my travels...
DeleteBiz de, eşimle ev hayatına geçiş yaptığımızdan beri, yaklaşık 6 ayda bir şöyle bir dolapların kapaklarını falan açıp bakıyoruz, uzun zamandır dolaptan çıkarmadığımız bir şeyler varsa anlıyoruz ki, yokluğuna tahammül edebiliriz, hemen vedalaşıyoruz :)..Bir de hep şunu düşünüyoruz, bizim dolapta sakladığımız ve aslında belli ki çok da değer vermediğimiz o şey, ihtiyacı olan biri için öyle değerli ki...
ReplyDeleteBu konuda erkeklere güveniyorum ben, onların "bu ne işe yarıyor" sorusunu sordukları veya "bundan niye 2 tane" dedikleri şeyler gerçekten fazlalık oluyor, yani "ruhumun" sesini dinliyorum çokça da..Bir süredir bizde herşeyden bir tane...
Haklısın erkekler bu konuda daha rahat ama benim eşim kitap ve seyahatlerden satın aldığımız vırtı zırtı konusunda çok cimri..Ne olursa olsun, saklamak istiyor onları :))
DeleteAfife.. tarzınızı öyle çok beğeniyorum ki.. insanın eşyayla ilişkisi çok önemli.. bir değere kıyamamak, onu ne şekilde ve nasıl değerlendirmek gerekir hususunda düşünmek çok hoş.. ben derim ki atmayın! bana verin..:)
ReplyDeleteAslında belki de benim artık kullanımdan kaldırmak zorunda kaldığım kimi dekorasyon eşyalarımı ya da kitaplarımı bloğum aracılığıyla isteyenlere, beğenenlere verebilirim..Ben bu fikri bir düşüneyim bir bakayım :))
DeleteAyşegül hanım, kitaplarınızı kitapağacı.org sitesinde okullara bağışlayın bence.
DeleteTüketim çağının getirisi sanırım hiçbirimiz aldıgımızdan çoğunu vermiyor-paylaşmıyor yada atamıyoruz.
ReplyDeleteBende de aynı durum var.Yazlıgımız olur diye artık eskisi kadar saf pamukludan üretileni yok diye atamadıgım kıyamadıgım onlarca çarşaf nevresimden tutun,eski süs eşyalarına,sepetlere veya mobilyaya,yere sermekten hoşlanmadıgım kilimlere veya halılara jkadar ikinci bir evin eşyası tamam sanırım.Ben bir bu kadar veriyor,dagıtıyor verilmiyecek durumdakileri atıyorum.Ama nasıl oluyorsa GÜYA pek para harcamayan benin evi dolup taşıyor.Sanırım biraz kendimizi tutsak banka hesaplarımız daha şişkin,evlerimiz daha sadeibiz hanımlar daha az yorgun kalacagız.Ençok da yurt dışında uygulanan GARAJ SATIŞLARININ neden ülkem koşullarında yapılamadıgına yanıyorum.Ziraa duran ıvır zıvırı paraya çevirip yenilere kaynak yaratmak da fena fikir degil :)) Sizinkilerden kurtulma durumuna gelince veriverin anahtarı girip toparlayayım.Gayet zevklisiniz eminim hazine bulmuş gibi sevinirim.Komşunun tavugu digerine KAZ GÖRÜNÜR misali...
Aslında bende bu garaj satışlarının bende bizde olmadığına çok üzülürüm ve nedenini de bir türlü anlayamam...Emekli olduğum ilk yıllarda bir vakfın 2.el eşya satan dükkanında haftada 2 gün gönüllü olarak çalışırdım ve gözlediğim şu ki, birisine bir şeyi parasız verdiğinizde çok bir kıymeti olmuyor, belkide çok kısa bir süre sonra çöpe atıyor ama aynı eşyayı mesala 1 TL karşılığında aldığında çok daha kıymetli oluyor..
DeleteRahmetli babacığım, 5 çocuklu olmanın ve eskinin Memuriyet ahlakı gereği "hep katık yapın" derdi. Peyniri-ekmeği asla kocaman kocaman ısırmaz, suyu açık bırakmaz, odanın elektriği kullanılmıyorsa mutlaka kapatılır, toksan, aç biri, varken uyunmazdı. Alışveriş, sadece eve giren gıdadan ibaretti. Giysi olarak, bayramdan bayrama alınan bir bez ayakkabı, annemin diktiği şile bezi elbiseler.
ReplyDeleteBu nedenle epey tasarrufçu biri oldum çıktım. Asla ihtiyacım olmayanı almam, aldığımı atmam, elimde ne varsa döner döner onu kullanırım. Aynı düzen bizim evde de eşim ve oğlum ile de devam ediyor.
Katık yap! Az tüket!Ruhunu zenginleştir, keseni değil!
Son zamanlarda AVM çılgınlığı ve tüketim aldı başını gitti. Mümkün olduğu kadar keyif aldığımız şeyleri yapıyor, kır, bahçe, çiçek-pazar geziyor, oralara pek uğramıyor ve hep hep hep sahilde bir ev hayali:) ile yaşıyoruz.
Hatta aldığım bazı eşyaların-bu eve taşınırken- bir çoğu o hayali kurduğum O sahil evine gidecek! bak buraya da yazdım AYŞEGÜL:)
Sorunun cevabı olmadı ama seni okuduktan sonra aklıma gelenleri yazdım:)
Kullanmadığın ne varsa gönder, ve birilerine iş görsün. İşine yarayanları sen zaten en alası ile dönüştürüyorsun. Yurt dışında yaşamak fikrine çok şaşırdım. Sen! Datça aşığı??
Aslında annelerimiz ve babalarımız hakikaten başka bir neslin insanları..Baban için anlattığın aynı şeyleri bende annemde görüyorum..Hiç bir şeyi atmaz mutlaka bir şekilde değerlendirir...Umarım seninde sahildeki ev hayalin en kısa sürede gerçekleşir, şimdiki evinden bir dolu eşyanın oraya pat diye uyacağından eminim...
DeleteBu arada Datça aşkım bitmez ama yaşamak istediğimiz yerde benim çok sevdiğim, kendimi çok iyi hissettiğim bir ülke..Ancak oraya gidebilmek için şimdilik benim büyümemi bekliyoruz :)) çünkü 1 yıllık oturma iznini ancak 50 yaşını geçmiş emeklilere veriyorlar..
yılda iki kez ''datça hayvan severler'' kermes düzenliyor. bahar da ve yıl sonuna doğru, ikinci el eşyaları toplayıp çok az bir bedelle satışa sunuyorlar, elde edilen gelir hayvan barınağının giderleri için kullanılıyor... ben hem alışveriş yapmak için, hem de elimdekileri verip destek olmak için bu kermesleri çok seviyorum...bilginize
ReplyDeletedatça dan sevgiler
Bilmez miyim hiç? Hem hayvanseverler hemde Cumhuriyetçi kadınlar kermesleri en çok eşya verdiğim yerler :))
Deleteöyle bir döneme geldi ki bu yazın...hayatımızdaki herşey değişiyorken cuk oturdu...şimdilerde hiç birşeye vaktim yok ama yakında bende bir çok şeyi vereceğim...aslında dönüştürmeyi seviyorum ama bazen vermek en iyi çözüm gibi de geliyor...ve şu yurt dışı fikri...çok sevindim adına...umarım en kısa sürede gerçekleşir ..
ReplyDeleteUmarım hayatındaki değişimler sana yeni mutluluklar getirir, yepyeni kapılar açar Sevgili Sibel...Yurtdışında yaşamak için şu anda bir yıllık oturma vizesi alabilmek için benim 50 yaşımı doldurmamı bekliyoruz..Eşimde bir soru yok ama, Tayland 50 yaşından önce oturma izni vermek için 40 türlü takla atmanı istiyor, onun için yukarıda Emel'e de yazdığım gibi benim büyümemi bekliyoruz :))..
Deletebizim evimizde kullanmadığımız eşya yok denecek kadar az annemin çeyizime aldığı tabaklar dışında da yok sanırım onları kullanmama nedenim de modaya uymadığı vs değil çünkü modanın neyi buyurduğu hiç umurumda değil kırılırlar diye korkuyorum çünkü annemden bana geriye çok az şey kaldı. evdeki her şey bize yettiği kadar işime yaramayacak hiç bir şey almadım ve sık sık evi baştan sona elden geçiririz eşya ve giysi bir yıl içinde kullanılmayan her şey paketlenir ve yardım kuruluşlarına gider. eşyalar yeni ev kuracak imkan sahibi olmayan çiftlerin çok işine yarıyor aklınızda olsun
ReplyDeleteBen de evinde çok eşyası olan bir insanım. Kitaplarımı asla biriktirmedim şimdiye kadar.İzmirde kuzenim okulda müdür ya oraya gönderdim, ya da Demirköy civarındaki okullara gönderdim. Şimdi son buluşum Kitapağacı.org sitesi ordan yazıyorum kitap isimlerini ilk başvuran okula gönderiyorum. Eşyada ise o kadar çok var ki, onları da bazen elden çıkarıyorum. Kendi çevrenden ya da akraban olan birine veremiyorsun. Roman mahallesine yakın oturuyorum. Giymediğim kıyafetleri ayıkladığımda poşeti ile sokak kapısının demirlerine asıyorum. Ordan ihtıyacı olan biri alıyor. Kim almış ne görüyorum ne de biliyorum. En iyisi bu galiba.. Geçenlerde şirketin yılbaşı çekilişinden çıkan bir ufak elektrik süpürgesi vardı onu koydum kapı önüne anında gitmiş:)) Evde yorgan çok , nevresim zaten ağbim satıyor istemediğin kadar havlu ile elini nerden atsan mevcut:((( hatta 50 li yılların dikilmemiş kumaşları bile duruyor ben de çok muzdaribim fakat annem attırmıyor:(((
ReplyDeleteKumaşları blogunuz varsa satışa çıkarabilirsiniz hatta ben ilgilenirim mesela
DeleteAnnemin satmaya izin vereceğini sanmıyorum bende kıyamıyorum inan, bu arada bloğum var beklerim.
Deletehayırlı bayramlar.
bende cok sasirdim:)kocaman bir neden yurt disi?
ReplyDelete3 ayi geciyor,,,turkiyeden uzaktayim
aslinda senelerdir bizlerden uzak yasayan kizimin torunlarimin yanindayim,,,ama emin ol burnumda tutuyor,,,evim,bahcem.kisaca benim dunyam
torunlari birakip ,,,donme duygusu cok kotu
ama benim icin dogdugum yer...nefes aldigimi hissettigim yer
anlatamadim icimdekileri...opuyorum sahildeki ev seni
Aaaaa Ayşegül, dert ettiğin şeye bak. Karşında eli yüzü düzgün bir köy öğretmeni duruyor :) Çalıştığım okul, çoğunlukla mevsimlik işçi çocuklardan oluşuyor ve senin benim çöp, ya da ıvır zıvır olarak gördüğümüz şeyler onlar için lüks. Sadece kitap olarak düşünme. Kıyafet, ev eşyası, elektronik cihazlar, çöpe attığımız pet şişeler bile, okulda içecekleri suyu, ya da meyve suyunu doldurdukları bulunmaz bir nimet. 320 tane öğrencimiz var.Okulumuzun da eksikleri çok. Müdürümüz, öğretmenler ve veliler çok kısıtlı imkanlarla okulu daha yaşanılabilir bir yer haline getirmeye çalışıyorlar. Hükümetin ihmal ettiği çocuklarımı sizler fark ederseniz çok çok mutlu oluruz.
ReplyDeleteAdres: Günyurdu İlk/Orta Okulu Günyurdu Köyü-Yenice Beldesi Tarsus/MERSİN
Merhaba,
ReplyDeletepostunuzu okuyunca yazmadan duramadım :)
Kısa donemler(1-1,5 yıl) farklı ulkelerde yasadıgımız ıcın basıt yasamayı ıyıce benımsedım.
Ihtıyacımız olmayan ıvır zıvır seylere cok fazla harcama yapmıyoruz. Kesın donuslerde valız ne kadar hafıfse o kadar ıyı cunku.
Aksı halde extra valız parası odemek zorunda bırakıyor bızı bu gereksız alısverısler.
Ama ne yalan soyleyeyım nadır de olsa cok hosuma gıden seylerı almaktan kendımı alamyorum. :))